16 Ocak 2023 Pazartesi

LAİKLİK İLKESİ

 

                                            LAİKLİK İLKESİ (*)

      

                                                                                                       RECEP NAS

                                                                                               recepnas@uludag.edu.tr

                                                                                                                                                                                        

 

     Laiklik Nedir?

 

     Laikliği işine geldiği gibi tanımlayan tanımlayana.... Din ve vicdan özgürlüğüdür, deyip kestirip atan var. Laiklik din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir, bu doğru. Ama dinin devlete, siyasete, hukuka, eğitime karışmaması koşuluyla... Laiklik, devletin dine, dinin devlete karışmadığı  bir düzendir diyen de var. Laik devlet hiçbir dinin, mezhebin, inancın ya da inançsızlığın yanında değil, ama karşısında da değil. Yansız, kör. Ama bir din, mezhep başka bir dini, mezhebi baskı altına almaya kalkışırsa ben yansızım diyemez, karışır. Bireyi, toplumu dincilerin, dinbazların, şeriatçıların saldırılarından korur.

     Devlet laik olur, kişi olmaz, diyen de var. Oysa birey de laik olur. Namazında niyazında, içtenlikli, içsel yönelimli dindar laiklikle barışıktır. 'İnançlara saygılı laiklik'ten söz edenler de var, 'yumurtalı omlet' der gibi.

 Laiklik din değil, inanç değil. Laiklik inançlarla kavgalı değil, inançların dayatılmasıyla kavgalı.  Laik devlet dini olmayan devlettir ama dinsiz devlet de değildir. Laiklik, demokrasinin önkoşuludur,  hukuksal birliğinin de kaynağıdır. Başka bir deyişle, laiklik olmadan demokrasi olmaz.

     Laiklik olmadan toplumsal barış da olmaz. Ahmet Taner Kışlalı'ya göre, laikliğin ortaya çıkışını zorunlu kılan iki temel neden var. İlki, inançları farklı olan insanların barış içinde birlikte yaşamalarını sağlamak... Değişen koşullara aklın, bilimin ışığında çözüm arama yollarını açık tutmak, bu da ikincisi...Demek ki laiklik toplumu inanç kökenli çatışmalardan korur. Laiklik, binlerce yıl süren din, mezhep çatışmalarından sonra insanlığın bulduğu bir umardır, bir ilkedir. Bulan, Yeniden Doğuşu, Aydınlanmayı yaşayan Batı toplumu. Dinsel inançlar devletin, siyasanın, eğitimin, hukukun dışında kalacaktır. Hepsi bu, çok mu zor! Ama işte İslam ülkeleri, aklı, bilimi kılavuz saymayınca, Aydınlanmayı yaşayamayınca mezhep çatışmaları yaşıyor hâlâ... Akıl yok, nakil var denip akıl dondurulunca olacak olan budur. İşte laiklik aklın kapısını açan anahtardır.. 

     Çağdaşlaşmayla laiklik arasında sıkı bir ilişki vardır. Aklı, bilimi kılavuz alan, dolayısıyla laikliği içselleştirip yaşam biçimine dönüştüren toplumlar çağdaşlaşmış, teknolojide de atılımlar yaparak kalkınmıştır.

 

     Laiklik Akılcılıktır

 

     Dinin üç boyutu var: inanç, tapınma, işlemler. İnanç, tapınma bireyi ilgilendirir. İnanır inanmaz, namaz kılar kılmaz, oruç tutar tutmaz. İşlemlerse bireyin yanı sıra toplumu, devleti ilgilendiren hukuksal alan. İnanç, tapınma değişmez, işlemlerse değişir. Laiklik sadece işlemleri değiştirdi, çağdaş hukuku getirdi, kadına eşit miras hakkını, resmi nikahı, seçme-seçilme hakkını getirdi. Atatürk laikliği getirerek dini yobazların, şeyhlerin, şıhların, din tüccarlarının tekelinden aldı, saygın yerine, vicdana koydu. Laiklik, akılcılıktır. Atatürk bize manevi miras olarak bilimi, aklı bıraktı. Akıl özgürleşince laik ahlak ortaya çıkar. Laik ahlaklı insan bir dış kaynaktan korktuğu ya da ödül beklediği için değil, içsel yargı düzeneği olan vicdanına göre davranır. Atatürk'ün sözü bu: "Korkuya dayalı ahlak erdemli olmadığı gibi güvenilir de değildir."

      Atatürk uyarmıştı bizi (1923): "Bizi yanlış yola yönelten soysuzlar çok kez din perdesine bürünmüşlerdir. Saf ve temiz halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyun, göreceksiniz. Milleti mahveden, tutsak eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve kötülükten gelmiştir."

    Atatürk tarih yapmakla kalmamış, onu yazmıştır da. Dinbazları iyi tanır, oyunlarını iyi bilir. Dinciler çağdaşlaşmanın, aydınlanmanın, yeniliklerin önünü kesmek istemişlerdir hep, kolayca yönlendirmek, kandırmak için de halkı cahil bırakmışlardır. Atatürk daha 1910'da Türk ordusunun bir görevinin de 'halkı bağnazlıktan, düşünsel tutsaklıktan kurtarmak' olduğunu belirtmiştir (Tevfik Bıyıklıoğlu'ndan akt. Ahmet Yavuz Cumhuriyet, 31.10.2022), Cumhuriyetle birlikte de cemaatten cemiyet, ümmetten ulus, uyruktan (tebaa) yurttaş, mülkten yurt, medreseden de okul yaratmıştır.

 

   Birkaç Gericilik Örneği

   

   Bir yönetmelikte (Meclis-i Umur-ı Nâfıa Lâyihası [1839]) dersliklere kara tahta konulması, öğrencilerin de ellerine 'taş tahta' ve tebeşir verilmesi öngörülüyor. Ama yobazların "Frenk icadı nesneye Kur'an harflerinin yazılması caiz değildir" ya da "Kur'an harfleri yazılıp siliniyor, taş tahtalar yere konuyor" diye karşı çıkacaklarından korkulduğu için - bir yutturmacayla- 'Arabistan Yöntemi', Mekke ve 'Medine'de kulanıldığı üzere" gibi sözler araya sıkıştırılmıştır (Sakaoğlu, 193: 69, 76).

    Yobazlar toplama işleminin işaretini (+) 'haç'a, haritaları resme benzettikleri için 'istemezük' demişlerdir. Maarif Nazırlığı (eğitim bakanlığı) yapan Kemal Efendi (1808-1888) okullara harita koymak istediği için yobazların hedefi olmuş, Avrupa'ya kaçmak zorunda kalmıştır (Sakaoğlu, 1993: 77).

     Darülfünun (üniversite) Müdürü Hoca Tahsin Efendi (1812-1881) canlıların havasız ortamda yaşayamacaklarını kanıtlamak için deneyler yapınca, Tanrının işine karışıyor diye dinsizlikle suçlanıyor, yobazların baskıları sonucu müdürlükten alınıyor. Hoca Tahsin Efendi kırgın, cehaletten bunalmış, şöyle iki dize yazmış: Cehalet mültezem, kesb-i kemâldir cünhamız, bildim / İlahi, cürm-ü tahsil-i ilimden tövbeler olsun (Suçumuz olgunluk kazanmakmış, oysa bize cehalet gerekliymiş, anladım / /Tanrım, bilim öğrenme suçundan tövbeler olsun) Akyüz, 1997: 148)

 

    Çare Laik Eğitim

 

   Yaşlı bir kadın pahalılıktan yakınırken "Allah bize acısın" dedi. Yoksulluğun alınyazısı olmadığını bilmeyince, Marx'ın deyişiyle, gerçek acılara karşı bir protesto, acı çeken yaradılanın iç çekmesi bu. Laik devlette yoksullara şükredin, denmez. Allah sizi yoksullukla sınıyor, denmez. Yoksulluktan yakınan yurttaşa dini söylemlerle gözdağı verilmez. İş cinayetleri için, işin fıtratında var, denmez.

     Art arda Cumhuriyet mitinglerinin yapıldığı günlerdeydik. Bir arkadaşla karşılaştık Mitinglere katıldığımı söyledim. Burun kıvırdı, benden iyi bilirsin, laiklik karın doyurmuyor, dedi. Böyle işte, emekten yana olanların bir kesimi laiklik savunusunun sınıf savaşımını zayıflatacağını düşünüyor. Oysa laiklik sınıf savaşımının ayrılmaz parçasıdır. Kimileriyse laikliği savunurken piyasacılıkla dinsel gericiliğin bağını gözden kaçırıyor. Din karşıtı sanmasınlar diye laikliği ağızlarına almayanlar da var.

    Laiklik, dincilerin 'laikçi teyze' diye akılları sıra alaya aldıkları kadınların düşlemi değildir. Emperyalizm - farklı kimlikleri, farklı inançlari birbirine düşürmek, kırdırmak istediği için - toplumsal barışın da güvencesi  olan laikliği sevmez. Siyasal islamcılar emperyalizme hizmet eder, emekçilerin direnmelerine, örgütlenmelerine, dayanışmalarına ket vurur.  Hak aramayacaksın, şükredeceksin, sabredeceksin, yazgına razı olacaksın. Emek-sermaye çelişkisi tarikatçılıkla yumuşatılmaya çalışılır. Boşuna mı tarikatlar Soma'ya doluştular, yakınlarını yitiren acılı insanlara, "Yas tutmayın, fazla ağlamayın, isyan etmeyin, Allahın gücüne gider" dediler.

     Laiklik kadınlar için  gerekli. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamanın önkoşulu da laikliktir. Atatürk'ü gene gönül borcuyla anmanın yeridir, diyor ki (1923), "Kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğrenim basamaklarından geçeceklerdir. Kadınlar, toplum yaşamında erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır."

     Bilim için de sanat için de laiklik gerek. Bilimin önünü laiklik açar, laiklik yoksa bilim durur. Bilim soruyla, sorguyla, merakla, 'icat çıkararak' gelişir. Anımsayın, Galileo "Dünya dönüyor" dedi, kilise karşı çıktı, bilimin önünü kesmek istedi. Sokrates dinsizlikle suçlandı, yargılandı, sonu ölümle bitti. Sanat yaratır, sanatçı yaratıcıdır. Yaratıcılık Allaha mahsustur, kul yaratıcı olamaz denirse sanat nasıl gelişecek?

     Dinsel gericilik sömürgenlerin işine yarıyor. Çaresi laik eğitimdir. Laik ve bilimsel eğitim alan sorar sorgular, eleştirel düşünür, akılcıdır, neden - sonuç ilişkisini doğru kurar, bu da aydınlanmaya götüren ilk adımdır. 

 

 

                                          KAYNAKÇA

 

Akyüz, Yahya (1997) Türk Eğitim Tarihi 6.baskı İstanbul Kültür Üniversitesi Yay.

Sakaoğlu, Necdet (1993) Osmanlı Eğitim Tarihi 2. baskı İstanbul: İletişim Yay.

------------------------------------------------------------------

(*) Bu yazı Çağdaş Eğitim Kooperatifi'nin e- dergisi olan ÇAĞDAŞ BAKIŞ'ta

          (Ocak - 2023 Sayı: 45) yayımlanmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder