13 Haziran 2023 Salı

ÇOCUK VE ŞİİR

                                             ÇOCUK VE ŞİİR (**)

                                                                                                                     Recep Nas

     Şiir

     Şiir en eski yazın türüdür. Bütün toplumlarda sanat amacıyla ilkin şiir söylenmiştir, yazılmıştır.
     “Şiirin dili uyumludur, uyumu sağlamak için ölçü ve uyaktan yararlanılır. Şiirde sözcükler gerçek anlamları dışında bir anlatımla kullanılır. Çağrışımlardan yararlanılarak benzetme, eğretileme, değişmece ve başka sanatlarla sözcüklerin anlam sınırları genişletilir, bu anlatımla yeni imgeler yaratılır. Dilin en güçlü anlatımı şiirde belirir (Göğüş, 1978: 148).
     Emin Özdemir'in deyişiyle “Şiir bilgi aktarmak için yazılmaz, şiirin aktardığı şey bilgi değil, yaşantıdır. Duygulardan, imgelerden, düşlerden, özlemlerden oluşmuş bir yaşantı birikiminin ürünüdür şiir. (...) [Y]aşamı değişik yönleriyle algılamayı, duyarlığımızı keskinleştirmeyi sağlar, sezme gücümüzü besleyip geliştirir (Akt. Sivri, 2007: 652).
     “Şiirde asıl öğe imgedir” diyor Ataol Behramoğlu (2018), “Ama imgenin yapay olmayan gerçek bir duygu ve kavram dokusu taşıması gerekir. Zaten böyle bir doku yoksa bu şiir değil, ilginç eğretilemeler ve söz ustalıklarıdır.”
     İmgeye ilişkin Memet Fuat'ın uyarısı var: “Şiirleri imgelere boğmak, her dizeye birkaç imge yüklemek boşuna bir savurganlıktır. Düşünceler, duygular, öyküler, sözcükler, sesler, ölçü, uyak, uyum, tartım, şiirin yakalanabileceği birçok alan varken, ağırlığı salt imgeye vermek, imgeleri üst üste yığmak, en başta, onların birbirinin gölgesinde kalmalarına yol açar. (...) Birkaç şiirlik imgeyi bir şiire doldurunca ortaya çıkan şiir değil, imge salatası oluyor “ (Ertop, 2010).
     Çocuğun sevinçlerini, hüzünlerini, acılarını, korkularını, özcesi duygularını, iç dünyasını yansıtmak, duygularını eğitmek için en uygun yazınsal türdür şiir, dilin en güzel işlendiği tür. Başka bir deyişle, şiir, çocuğun duygu, düşünce gelişiminin önemli araçlarından biridir. Çocuk için yazılan şiirlerde tüm duygular işlenebilir, umutsuzluktan başka.
     “İnsan yetiştirmenin en kestirme yolu şiirden geçer” diyor Memet Fuat, “Eğitim süreci içinde, okulöncesinde, okulda, okul dışında çocuklara şiir okutursak, içlerinde şiir yazma özlemini uyandırırsak (başarıp başarmamaları hiç önemli değil), kendilerini tanımalarına, başkalarının kişiliklerine saygı göstermeyi öğremelerine, toplumsallaşmalarına, duyarlık kazanmalarına yardım etmiş oluruz” (Ertop, 2010).

     Çocuğa Görelik

     Ne ki “Çocuk için şiir yazmak şiir yazmanın en zor yollarından biridir. Çocuk, okur olarak kendi duygularıyla örtüşmeyen, kalıpları kıramayan metinleri kabullenmez. Yaşamının gizlerini çözmek, kendini ifade etmek, dilini, düş dünyasını geliştirmek için şiire gereksinimi vardır çünkü” (Sezer, 2000: 649)
      Şiir olsun, düzyazı olsun, çocuksu değil, çocuğa göre olmalıdır. Çocuksu verim kuru, yavan, sığ, tekdüzedir. Özensiz yazılmıştır (Özdemir, 1983: 18) Yüzeyseldir, yazınsal değeri yoktur. Çocuk da çocuk için yazılın da önemsenmez, tersine küçümsenir. İleti de doğrudan, kabaca, yazının gücü kullanılmadan verilir (Dilidüzgün, 2000: 261) Buyurgandır, öğreticidir. Oysa André Breton'un belirttiği gibi, şiirdeki düşünce, elmadaki besin gibi saklı olmalıdır.
     Yazar özgürdür, dilediğini yazar, denemez. Kötü, yoz, sanatsal değerden yoksun bir yazma özgürlüğü yoktur. Yazarın yaratma özgürlüğü, çocuğun duygu, düşünce özgürlüğünden bağımsız değildir (Sever, 2013: 81).
     Çocuğa göre olan verimdeyse tümceler kısa, yalındır. Anlatım canlı, akıcıdır. Dil yetkindir,  Türkçenin olanaklarını, varsıllığını yansıtır. Duygu, düşünce eğitimi için elverişlidir. Yazınsal değer taşır.
     Gelgelelim “Türkiye'de – rahatça söylüyorum bunu, örnekler elimdedir – 'çocuğa görelik' ilkesiyle 'çocuksuluk' karıştırılıyor. Çocuğa görelik değil, çocuksuluk ön plana çıkıyor. Çocuğa görelik eğitseldir, işlenmiştir, amaçlıdır. Oysa çocuksuluk ilkelliktir. Öylesine ki eğer anlatım çarpıtılırsa, bozulursa, çakıl çukul olursa, düzeysiz olursa, estetik dokudan ve şiirsellikten uzaklaşılırsa, sanılıyor ki çocuğa göre yazılıyor. (...) [Ç]ocuğa görelik ilkesinin gerçekleşmesi için çocuğu yaşıyla, diliyle, ilgi alanıyla tanımak gerekir (...). (*)   
     Şiir, sanat değeri taşıyan manzum bir yapıttır. Dolayısıyla şiir nazımdır, ama her nazım şiir değildir (Solok, 1980: 57). Onun için çocuklara şiir diye manzumeler sunulmamalıdır. Emin Özdemir'in saptaması şöyle: “Yurt sevgisi vermek istiyorsunuz, işte billur ırmakları var, buzdan kaynakları var, ne hoş toprakları var, gezsen Anadolu'yu. Artık bu tür dizeler öğrencileri şiirden de amaçlanan duyarlılıktan da uzaklaştırıyor. Bir de  - altını çizerek söyleyeyim – belirli haftalar, günler için şiir bir araç olarak kullanılıyor ve inanın öğrenciler şiir olarak bu örneklerle beslenmeye başlandığı anda nitelikli bir örnekle sınıfa geldiğiniz zaman bunun güzelliğine varamıyorlar artık. Çünkü duyarlıkları zedelenmiş, yaralanmıştır.” (*)
     Ders kitapları çocuğu şiire uzak tutacak manzumelerle dolu. Uyak ve ölçüye uydurulmuş öğretici söz yığınları, bir de ezberlenmesi istenince iyice sevimsizleşiyor çocuk için.  Yazını özellikle yaşamının dışında tutan, yazınla ilgilenmediğini söyleyen, duygularını en arabesk biçimde dile getiren gençler böyle yetişiyor (Sezer, 2000: 647).
     Bilginin aktarılmasında yardımcı bir araç işlevi gördürülen şiire çocuk nasıl sanatsal değer olarak bakacaktır? Böylesi manzumelerle yetişen çocuğun ilerde Oktay Rifat'ı, Edip Cansever'i, Hilmi Yavuz'u duyarak, tat alarak okuması olanaklı mı? İşte bir örnek (F.Taylan): Kore'de Türk askeri/sulh için vuruşmuştur/Birleşmiş Milletlerin yeminini tutmuştur (Afacan, 2000: 66).
     Aşağıya yazılanlardan biri manzume, biri şiirdir.
 
      CANIM  ATATÜRK'ÜM

Atatürk'ü çok severim/Benim canım derim/Öl dese ölürüm/Canım Atatürk'üm//19 Mayıs'ta çıktın Samsun'a/Ordan baktın vatana/Canım feda olsun sana/Canım Atatürk'üm // Atatürk Anıtkabirde yatar/Ordan yurduna bakar/Canıma can katar/Canım Atatürk'üm

     İLKOKUL İKİDEKİ

Ankara kalesi'nin dibindeydi evimiz / Kardeşim bakardı yamaçtan uzaklara, Türkiye'ye/Anıtkabir parlardı en çok/Neden parlar en çok/Anlamazdı // Kaçtasın diye sorarlardı ona/İlkokul ikideyim derdi ağır ağır/Sesi titrerdi biraz/Neden titrer biraz/Anlamazdı // Pazarları giyerdi güzel giysilerini/Anıtkabir'e giderdi, Mustafa Kemal'e/Oradan yeryüzü görünürdü daha yakın/Neden görünür daha yakın/Anlamazdı Fazıl Hüsnü Dağlarca
     Şiirin tek bir açıklaması yoktur, olamaz. Zaten Ahmet Haşim'in belirttiği gibi, “En zengin, en derin ve etkileyici şiir herkesin istediği biçimde anlayacağı ve bundan dolayı sonsuz duyarlıkları kapsayabilecek bir genişlikte olandır” (Sadeleştiren: Yusuf Çotuksöken) Çocuk şiirin kendinde yarattığı duyguları dile getirmeli, bu duyguların kaynaklandığı dizeler üzerinde konuşmalıdır (Sezer, 2000: 648) Bu da her çocuk için farklı olabilir. Doğan Aksan'ın deyişiyle, “Şiir bildirmeyi değil, duygulandırmayı ya da heyecan vermeyi amaç edinen başka bir dildir.”
     Usta bir şaire, Oktay Rifat'a kulak verelim: “Şiirlerime ne anlam verilirse anlamları odur. Benim onlardan çıkardığım anlam bana göredir, kimsenin onlara başka anlamlar vermesine engel olmaz. Her şiirin, şairin belirli bir düşüncesine uygun yahut bu düşüncenin tıpkısı, asıl, tek bir anlamı olduğunu söylemek, şiirin yapısına aykırı, şiiri öldürebilecek bir yanılgıdır. Konusu, şiirleri düzyazıya çevirmek olan o saçma okul alıştırmaları bu yanılma yüzünden türedi (...)” (Baysal, 1996: 95)  
     Demek ki okuma alıştırması şiir üzerinde yapılmaz. Okuma zorluğu da çocuğu şiirden soğutabilir (Demiray, 1977: 36) Şiirden bıktırmak, nefret ettirmek istiyorsanız, şiirin konusunu, 'izlek'ini, anlatım özelliğini, hangi dönemin ya da akımın şiiri olduğunu sorun ikide bir.
     Şiirin güzelduyusuna ilişkin tüm ölçütler çocuk şiiri için da geçerlidir. Çocuk şiiri, çocuğun dünyasını, gözlemlerini, yaşantısını varsıllaştırmalı, düşünsel, duygusal çağrışım, coşku yaratmalıdır (Yener, 2006: 6)
     Çocuk için yazılan şiirlerde uyak ve ses, hece yinelemelerine (aliterasyon) yer verilebilir, ama ille de ölçü ve uyak olması gerekmez, yeter ki sözcüklerin seçilişi ve dizilişiyle ilgili gereken ezgi yaratılabilsin (Demiray, 1977: 34).
     Fazıl Hüsnü Dağlarca, Konur Ertop'a söylüyor: “(...) Çocuk şiiri şudur: Çocuk şiirindeki yapıyı, nesnelliği, konuları onun açısına göre daha ince seçmek, ilk duyarlıklar, ilk özgürlükler, ilk ölçüler içinde yazmak gereklidir” (Cumhuriyet Kitap, 11.12.2008, Sayı: 982)
     “Çocuklar için yazmak bir serüvendir” diyor Sennur Sezer. “Bu serüven, iyi yazarla yazarcılık oynayan arasındaki farkı ortaya koyan bir denek taşıdır da. Çocukların düş dünyasına erişebilmek zordur çünkü” (1999: 10)
     Haydar Ergülen, Nar Alfabesi adlı kitabıyla ilgili bir soru üzerine şunları söylüyor (Röportaj: Su Ersöz-Hazal Uzuner): “[Ç]ocuk şiirleri yazmak, çocuklarla ilgili yazmak, çok zor bir şey. Kitabı üç kere yazdım. Çünkü çocuklar üzerine yazarken pek çok şeyi dikkate almak gerekiyor. Yaşlarını, psikolojilerini düşünmek ve yanlış bir şey yapmamak zorundasınız. Pedagojik anlamda da bilgilenmek gerekiyor. O yüzden çok zor çocuklar üstüne yazmak (...)” (Cumhuriyet Kitap, 04.04.2013 Sayı: 2017)
     Büyük şairimiz Nâzım Hikmet başaramadığını açık yüreklilikle dile getirmiş. Ramazan Gökalp Arkın kendisiyle yapılan röportajda anlatıyor: “Nâzım, 'Bana bir şeyler ver, yazayım' dedi. 'Elbette üstadım, sana ilkokul müfredatını vereceğim, buna göre çocuklara şiirler, hikâyeler yazarsın' dedim. 'Peki' diyerek aldı bunları, gitti. Dört gün sonra Ziya aracılığıyla aradı, dedi ki 'Üstat, ben güya şiir yazıyorum ama çocuk şiiri yazamıyorum. Tevfik Fikret'e hayranlığım şimdi daha da arttı. Nasıl yazmış o şiirleri! Maalesef yazamıyorum, yazamayacağım” (Egemen Berköz, Gamze Akdemir, Cumhuriyet, 10.03.2002)

     Çocuk ve Şiir

     Jean Cocteau diyor ya, şair hep doğru söyleyen bir yalancıdır, çocuk da öyle. Yedi yaşından önce çocuk da şairce 'yalan' söyler. O düş gücünü devindirir, duygularını, özlemlerini, düşlerini öyle dillendirir. Büyükler bunu yalan saysa da o düş oyununu sürdürür.
     Bunlar çocukların sözleridir:
      *Dağa dondurma sürmüşler
      *Gökyüzü denize düştü
      *Bulutlar evlerine gidiyor

    Bunlarsa şiir dizeleridir:
    *Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti (Cemal Süreya, Aşk)
     *Yukarda bulutlar yürüyordu (Attilâ İlhan, Sisler Bulvarı)
     *Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda (Edip Cansever, Yerçekimli Karanfil)
     *Yoksa bir bir yıldızlar düşecek (Attilâ İlhan (Yağmur Kaçağı)

                                              KAYNAKÇA

Afacan, Aydın (2009) “Şiir ve Okuma Kültürü” Çocuk ve Okuma Kültürü Sempozyumu
     Ankara: Eğitim-Sen Yay. (63-79)
Baysal, Jale (1996) “Şiirleri Sevmeyi Öğretme” Çağdaş Eğitimde Sanat (ortak kitap) 2. baskı
     İstanbul: ÇYYD Yay.
Behramoğlu, Ataol (2018) “Şiir Neyle Yazılır?” Cumhuriyet, 13.01.2018)
Demiray, Kemal (1977) Açıklamalı Çocuk Edebiyatı Antolojisi İstanbul: İnkılâp ve Aka Kitabevleri
Dilidüzgün, Selahattin (2000) “Çocuk Kitaplarında Yazınsal Nitelik” I. Ulusal Çocuk Kitapları   
     Sempozyumu  Ankara: AÜEBF VE TÖMER Yay. (253-267)
Ertop, Konur (2010) Memet Fuat'ın Şiir Sorunlarına, Şiire, Ozanlara Yaklaşımı” Cumhuriyet    Kitap Sayı: 1051)
Göğüş, Beşir (1978) Türkçe ve Yazın Eğitimi Ankara: Kendi Yay.
Nas, Recep (2014) Örneklerle Çocuk Edebiyatı 3. baskı Bursa: Ezgi Kitabevi
Özdemir, Emin (1983) “Anadili Öğretimi” Türk Dili dergisi Sayı: 279-380 (18-30)
Sever, Sedat (2013) Çocuk Edebiyatı ve Okuma Kültürü İzmir: Tudem Yay.
Sezer, Sennur (1999) “Çocuklar İçin Yazmak” Ankara: Öğretmen Dünyası dergisi Sayı:: 237
----------------  (2001) “Çocuklar İçin Yazmanın Gerekliliği ve Zorluğu” I.Ulusal Çocuk Kitapları
     Sempozyumu (Yay. Haz. Sedat Sever) AÜEBF ve TÖMER Yay.
Sivri, Medine (2007) “Çocuğa Şiirde Öğreticilik Sorunsalı” II. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu (Yay. Haz. Sedat Sever) AÜEBF Yay. (651-657)
Solok, Cevdet Kudret (1980) Örneklerle Edebiyat Bilgileri 2 İstanbul: İnkılâp ve Aka Kitabevleri
Yener, Mavisel (2006) “Çocuk ve Şiir” abece dergisi Mart 2006 Sayı: 235)

(*) Emin Özdemir'in, TED'in düzenlediği “Türkçe Öğretiminde Karşılaşılan Güçlükler ve Çözüm Önerileri” başlıklı paneldeki konuşmasından alınmıştır. İlköğretim Okullarında Türkçe Öğretimi ve Sorunları (1993) TED Yay. (198-199, 258)

(**) Bu yazı Çağdaş Türk Dili dergisinde (Mayıs 2023 Sayı: 423) yayımlanmıştır.