14 Mart 2022 Pazartesi

Barış, Ama Nasıl?

                                            Barış, Ama Nasıl? (*)

RECEP NAS

     Savaş silahlanmayı, silahlanma da savaşı doğurup duruyor, silah üretimi durmuyor. Savaş var. Kazanacak olan belli, silah üreticileri ... Savaş, savaşa gidenin değil, gönderenin çıkarına. Varsıllar daha varsıl olacak, yoksullar daha da yoksul. Yoksulların içinde de en çok acıyı çocuklar ve kadınlar çekecek.  Ya savaşlarda ölen çocuklar, ya ellerine zor kaldırdıkları silahlar verilip savaştırılan çocuklar... Gülten Akın Savaşı Beklerken şiirinde diyor ya, Çocukları koyver, nereye gitseler ne yapsalar / Nasılsa füzeler bombalar onları buluyor. Paris'te 'Zafer Takı'nın altında I. Paylaşım Savaşı'nda ölen Fransız askerlerinin anısına yapılan 'Meçhul Asker anıtı' var. Bu anıtın önünde Fransız kadınlar (1970) bir pankart açıyorlar: Meçhul askerden de meçhul biri var, karısı...  

     Bertolt Brecht'in dizeleri bunlar: Bittiği gün en son savaş / Bir yanda yenilenler vardı gene / Bir yanda yenenler vardı / Yenilen yanda yoksullar / Kırılıyordu açlıktan / Yenen yanda açlıktan kırılıyordu / Gene yoksullar.

     Savaş var. Demek ki daha çok silah üretilecek, silahlanmaya daha çok pay ayrılacak. Yoksulluğun yok edilmesi için harcanması gereken para, çocukların beslenmesi, sağlığı, eğitimi için kullanılması gereken para silaha gidecek gene. Birleşmiş Milletler'in (BM) raporuna göre 2020'de 768 milyon insan açlık çekti, 3 milyar insan yeterli besine ulaşamadı. Beş yaşından küçük 16 milyon çocuk aç, öldü ölecek. Durum böyleyken, Uluslararası Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü'ne (SIPRI) göre, dünyada silah harcamaları (2020) 2 trilyon dolara ulaştı. Dünya ekonomisi yüzde 4,4 küçülürken, silah satışları yüzde 2,6 arttı.

     Elbette barış... Yurtta da barış, dünyada da barış. Savaşa hayır! Ama barışçı olmak, teslimiyetçi olmak değil. Barışçı olmak, barış istersen hazır ol savaşa demek de değil. Güçlülerin oluşturduğu savaşsızlık durumu barış değil, ateşkesmedir sadece, o da geçici.  Barışçıyım diyen, savaşı yaratan koşulları ortadan kaldırmak için savaşım verir. Bunun da önkoşulu Atatürk'ün deyişiyle, bizi yok etmek isteyen emperyalizme, bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı olmaktır. Savaşsız, özgür bir dünya yaratmak için sömürüye, eşitsizliğe karşı savaşım vermek gerekir. Silahlar yok edilsin, ama gene silahlarla değil, barışçıl yöntemlerle. Azeri mahnısı 'Sulha Davet' ediyor: Bes [yeter] değil mi ey insanlar / Döküldü gan, ahtı gan / Bes değil mi gara torpak / Su içti gözyaşından / Silahları yandırın, arşa çıksın tütsüsü.

        Dünyanın her yerinde savaş nedir bilmeden yaşayan ilksel (ilkel değil) topluluklara rastlanmıştır. Onlarda bireysel mülkiyet yok, toplumsal mülkiyet var. Sömürü yok, dolayısıyla bir elde birikmiş servet yok. Demek ki savaş hep vardı, hep de olacak demek bir aldatmacadır, bilimsel değil. Eskimolar Avrupalılarla ilk karşılaştıklarında, onların birbirlerini öldürmelerine, birbirlerinin topraklarını çalmalarına anlam verememişlerdir.  İnsan doğuştan bireyci, çatışmacı değil. Ne ki özel mülkiyete dayalı bir toplum çatışmacı bireyler üretiyor. Savaş 'sahip olma dürtüsü'yle başlamıştır.  

     Saldırganlık, savaşkanlık da, barışçıllık, insancıllık da ekonomik, toplumusal, kültürel koşullarla ilintili, kendilerine uygun koşullar oluştuğunda ortaya çıkarlar. Saldırganlık kapitalist toplumda kolayca etkinleşebilir. Barışçıllıksa hakça gelir dağılımının olduğu toplumlarda kök salar. Demek ki önemli olan barışçıl koşulları yaratmaktır. Kültür, güçlü biyolojik dürtünün bile üstesinden gelir. Barış, bir kültür işidir. Atatürk, sürekli barış için halkların durumunu iyileştirecek uluslararası önlemlerin alınmasını, dünyada insanların kıskançlıktan, açgözlülükten, kinden uzaklaşacak biçimde eğitilmelerini istemiştir. 

    Atom bombasının Hiroşima'ya atılışını yaşayan çocuklardan biri olan Masataka Oseda yazdığı anısının sonunda soruyor: Savaşı bitirmek için o korkunç atom bombası gerekli miydi? İnsanlıkla bilim neden aynı hızla ilerlemiyor?

      

_______________________________________________________

 

(*) Bu yazı Cumhuriyet gazetesinde (12 Mart 2022) yayımlanmıştır.