10 Ekim 2025 Cuma

DİJİTAL ÇAĞDA SAĞLIKLI ÇOCUK YETİŞTİRMEK

 

              DİJİTAL ÇAĞDA SAĞLIKLI ÇOCUK YETİŞTİRMEK (*)

 

                                                                                                          Recep Nas

      Çocuk İnsandır adlı kitabımda (2006) Çocuk ve Televizyon başlıklı bir bölüm yazmıştım. Yıllar sonra açtım okudum. Televizyon, TikTok'un, YouTube'un, daha bilmem neyin yanında ne kadar da masum kalmış. Şimdi çeşit çeşit bilgisayar var, akıllı telefon var. Akıllı telefonu olmayan çağdışı sayılıyor. Telefonsuz nasıl yaşamışız, şaşıyor insan. Bir karikatür gördüm, anlatayım: İki tavşan havuç tarlasına dalmak üzereyken, biri “Eyvah insan! Kaçalım” diyor. Öbürü “Hani nerde?” “İşte orda” “A, o mu? Korkma, insan değil o, insan olsaydı elinde telefon olurdu.” Korkulukmuş.

     İnsan insana, insan sıcaklığıyla, sesiyle yoğrulan göz göze iletişim yok denecek kadar azaldı. Jean Luc Godard'ın deyişiyle artık sadece iletişim araçları var, iletişimin kendisi yok. İngiltere'de, okullarda cep telefonu yasaklansın mı, yasaklanmasın mı, tartışılıyor. Kimi okullarda yasaklanmış bile. Dikkat dağıtıcı diye yasaklanmasını isteyenler var. Yasağa karşı olanlara göreyse, teknolojiyi kullanmak çocuğun kendi sorumluluğu olsun, çocuk kendini yönetsin, sayısal (dijital) okuryazarlık becerisi kazansın (Gülseren Tozkoparan Jordan, Cumhuriyet, 09,03,2025) .

     Günümüzde çocuklar teknolojinin içinde doğuyorlar. Gerçek yaşamda toplumsallaşmadan sanal evrende buluyorlar kendilerini, elektronik araçlarla tanışıyorlar. Ne ki yeterince, uygun bir biçimde hazırlanmadan sayısal teknolojiyle tanışmaları çocukları örseleyebilir (**). Teknolojiyi yasaklamak yanlış, bu olanaksız zaten. Sanal ortamı canavar gibi algılamak, korku iklimi yaratmak da, - süre ve içerik yönünden – çocuğu tümüyle başıboş bırakmak da yanlış. Çocukların kazanması gereken 21. yy. becerilerinden biri de sayısal okuryazarlık.

     Bir tıkla istenilen bilgiye ulaşılıyor. Bu bilgi  bolluğuyla, yanıltıcı bilgilerle  (dezenformasyon) baş etmek zor. Bunun için eleştirel düşünme gücü gerekiyor. Ezberci, kalıpsal düşünmeye alışmış zihin için eleştirel düşünmek kolay değil. Eleştirel düşünme, üst düzeyde düşünme becerisidir.   Önüne gelen bilgiyi önyargılardan arınık, nesnel, bilimsel kuşkuyla değerlendirmek gerekir. (s.38) Eleştirel düşünme gücü olan sorgular, doğru neden-sonuç ilişkileri kurar, seçeneksel düşünür. ”Bilginin en büyük düşmanı cehalet değildir, bildiğini sanma yanılgısıdır.” Stephen Hawking'in sözü bu. BBC, YouTube'ta bilimsel diye yalan yanlış bilgi sunan 50'den fazla kanal saptamış (s.320).

 

       Çocuk ve Bilgisayar

 

       “Çocukluğumda ben sokakta oynarken annem arada bir camdan bakar; her şey yolunda mı, iyi miyim diye beni kontrol ederdi. Şimdi oğlum Metaverse'de, uzaylı evcil hayvanıyla fantastik yaratıklarla savaşıyor. Kızımsa saatlerini fotoğraflarına rötuş yaparak geçiriyor, galiba bizden gizli kullandığı bir sosyal medya hesabı da var. Kontrolü iyice kaybetmiş hissediyorum kendimi. Ne yapmalıyım, bilemiyorum.” (s. 11)

     Yukardaki, pek çok annenin şaşkınlığını, umarsızlığını gösteren bir söz. 10 aileden 8'i çocuklarının teknoloji bağımlılığından yakınıyor (Şehriban Kıraç, Cumhuriyet,11.11.2023) Türkiye'de (2022) günlük bilgisunar (internet) kullanım süresi 8 saat, 3 dak. Dünya ortalamasıysa 6 saat, 53 dak (**) OECD'nin 45 ülkeyi kapsayan araştırmasına (2025) göre  Türkiye'de 15 yaşındaki çocukların üçte biri sayısal (dijital) bağımlısı. Bu oranla  birinci sıradayız.

     3 yaşına kadar çocuk akcamdan (ekran) uzak duracak. 0-3 yaş merkezi sinir sisteminin, zihnin en hızlı geliştiği dönem. Dahası, psikomotor (zihnin yönlendirdiği eşgüdümlü kas devinimleri) , psikososyal (bireyin iç dünyasıyla çevresi arasındaki etkileşim) özelliklerin kazanıldığı dönem. Bu dönemde oluşabilecek bir sorun çocuğun tüm yaşamını etkileyebilir (Kayıran, 2014) 12 yaşına kadar da 'sosyal medya'dan uzak durulacak.

     Bilgisayar oyunlarında kareler çok hızlı akıyor. Hızla değişen görüntüler, hızlı devinimler beyni olumsuz etkiliyor. Bu oyunlar saatlerce oynandığında beyin hızlı düşünmeye, hızlı devinmeye programlanıyor. Hızlı düşünmeyse odaklanmayı, yoğunlaşmayı engelliyor, dürtü denetimi  de azalıyor. Oynayanda dikkat dağınıklığı, zihinsel yorgunluk oluşuyor. Ne ki belirlenmiş bir süre ve hız söz konusu değil. Bu kişiden kişiye değişiyor. Peki hangi sürede, yoğunlukta bir içerik aşırı uyarıma yol açıyor? Bilenen, aşırı uyarılan beyin yoruluyor, bilişsel işlevlerini yerine getiremiyor. Tabii sorun sadece süre değil, bu sürede çocuğun ne izlediği... İzlediği, sevdiği bir spor dalı da olabilir, nitelikli bir film de. Müzik dinleyebilir... (s.145, 265-266)

     Oyun bağımlılığı psikiyatrik rahatsızlık sayılıyor artık. Peki çocuğun sayısal oyuna ilişkin hangi davranışları bağımlılığa yakındır? (s. 255-261)

Yemek yemeyi aksatıyorsa

Uyku düzeni bozuluyorsa

Toplumsal çevreyle ilişkileri zayıflamışsa

Oyunu bir kaçış olarak görüyorsa

Oyunu bırakmak zorunda kalınca geriliyor, öfkeleniyor, hırçınlaşıyorsa

Okul başarısı belirgin bir biçimde düşüyorsa

  

    Şiddet İçeren Bilgisayar oyunları

 

     Şiddet içeren bilgisayar oyunları şiddete karşı duyarsızlaşmaya yol açabiliyor, saldırgan davranış eğilimini artırıyor. ABD'de yapılan bir araştırmaya (2011) göre, şiddet içeren bilgisayar oyununu oynayanların beyinlerinin şiddete karşı verilen elektrofizyolojik tepkide azalma oluyor. (s 262)

    Çocuk şiddet olayına bire bir katılıyor. Bu ona imgesel bir doyum sağlıyor. Ama bu etki gerçekte yaşanmadığından olaya karşı duyarsızlaşıyor, dolayısıyla şiddete uğrayanla eşduyum (empati) kuramıyor. Oyunun başkişisiyle özdeşleşiyor, ona duyduğu hayranlıkla davranışını değiştirebiliyor. Düşünün, kimi oyunlarda öldürdüğü 'insan' sayısı kadar puan kazanıyor (Tankut, 2007:902).

     Gerçek yaşamda heyecan, korku refleksleri devindirir, bu, koruyucu işlev görür. Ama akcam karşısında heyecan, korku çocuklarca oyun gibi algılanır. Heyecan, korku var, ama tehlike yok. Heyecan ve korkunun içinde, ama tehlikenin dışında. Bundan ötürü çocuk şiddet sahnesine kahkahalarla gülebiliyor. Bu çocuk gün gelir, 'Körfez Savaşı'nda (1991) bir Amerikalı askerin yaptığı gibi, insanların üstüne gönderdiği bombanın üstüne 'With Love' yazar (Nas, 2006: 275).

    Gerçi bilgisayar oyunlarının, bir uyarana, hızla ayırt edip hızlı tepki vermek, görsel keskinlik kazanmak gibi olumlu etkileri olduğunu gösteren araştırmalar var. Dahası bu oyunu oynayayanların oynamayanlara göre duyusalmotor (eşgüdümlü devinim) ve karar verme becerilerinde daha başarılı olduğunu, daha yerinde, uygun tepki verdiğini ortaya koyan araştırmalar da var. (s.267) Ne var ki hızlı düşünen, aynı anda birçok şeyi düşünen beyin, bir konuyu derinlemesine irdeleyemez, çözümleme (analiz) ve bireşim (sentez) yapamaz.

    

        Ana-babaya Düşen Görev

 

       En iyi öğretme yolu iyi örnek olmaktır. Çocuk söze değil davranışa bakar. Ana-babanın elinden telefon düşmüyorsa çocuğa söyleyeceği bir sözü olamaz. Ana-baba evi işyeri olarak kullanıyor da bilgisayarın başında çalışıyorsa, bu, çocuğun anlayacağı biçimde açıklanmalı.

    Neil Postman'in deyişiyle, televizyon yazılı kültürü geliştirmez, genişletmez, pekiştirmez, tersine ona saldırır. Ama okuma alışkanlığı kazanmış, okuma kültürü edinmiş, eleştirel ve çok yönlü düşünen, televizyonu da bilgisayarı da doğru, sağlıklı, ölçülü kullanır.

          Çocuğunuzu daha bebekken kitaplarla tanıştırın. Kitap çocuğun dünyasının bir parçası olsun, oyuncakları gibi... Okuma alışkanlığının temeli okulöncesinde atılır. Ana-babanın dillendirdiği yazıların eğlenceli masallara, öykülere dönüştüğünü gören çocuğun kitaba, okumaya ilgisi çok erken başlar. Besin nasıl bedeni besliyorsa, okumak da ruhu besler. Okumak iyileştirir. Ama ilkin ana-babanın iyi bir okuyucu olması gerekir. Unutulmasın, okuru, okur yetiştirir.

     Telefon, tablet -ana-baba rahat etsin diye - çocuğu oyalamak, susturmak için 'tekno-emzik', 'tekno-çocuk bakıcı' olarak kullanılıyor. Böylece bağımlılığın altyapısı oluşturuluyor. Teknolojik aygıtlar ailenin ortak alanında bulunsun, çocuk aygıtı alıp odasına çekilmesin.  Çocuğun yapmak isteyip de vakit bulup yapamadığı şeyleri bir deftere yazdırın, bilgisayara yönelirken bu defteri anımsatın. (s. 274)  Akcamın karşısındaki çocuğun önüne yemek tabağını koymayın. Yemek ailece, gülüş cümbüş, tatlı söyleşilerle yensin.

      Bilgisayarı sık kullanmanın, bilgisayarda oyun oynamanın sakıncalarını bıktırırcasına vır vır söylemeyin. Dinlemez, bir süre sonra duymaz olur zaten. Çocuğun, ana-babanın koyduğu sınırları zorlaması olağan, doğal. Suçlamayın, anlamaya çalışın. Anlamak için hak vermek gerekmiyor. Karşısında değil, yanında olun. (s. 275)

     Toplumsal, kültürel, sporsal etkinliklere yöneltin çocuğunuzu. Dışarı çıkın onunla, doğaya kırlara... Çocuk, apartman çocuğu. Ailesi onu ilk kez kır gezisine götürüyor. Bir ara yağmur yağıyor, az sonra da diniyor, ardından güneş parıldıyor. Ve bütün görkemiyle gökkuşağı görünüyor. Çocuk gökkuşağı ne, bilmiyor ki, şaşkın, soruyor annesine, “Anne, neyin reklamını yapıyorlar?”

     Teknolojik aygıtlar doğum günü armağanı olmayıversin. Sinemaya, tiyatroya, oyun alanlarına, müzelere götürün çocuğunuzu. O gün sadece onunla olun. Besleyici yiyecekler de ısmarlarsınız.

     İtalyan düşünür Umberto Galimberti “17. yüzyılda bilimsel metodolojinin doğumuyla başlayan, Aydınlanmayla en üst tanımına ulaşan akıl çağı bitti” diyor. “İçinde bulunduğumuz post-modern çağ, teknoloji çağı. Teknoloji şimdiye değin olduğu gibi insanın emrinde, hizmetinde olan bir şey değil. Teknoloji, bundan böyle insanın duygu ve düşünce biçimini etkileyen bir 'evren'e dönüştü. Tarihin başlangıcından  bu yana insanın her zaman bir anlam ufku olageldi. Eski Yunan'da örneğin bu 'doğa' idi. Ardından bunu, dinler, 'Tanrı'nın sözü' izledi. Derken akıl çağı geldi. Bugünse gezegeni kuşatan bir teknoloji çağındayız.

     Teknoloji çağının öncekilerden farkı herhangi bir anlam ufkundan yoksun olması, görev tanımına girmeyen bir hakikat ve kurtuluş, özgürleşme vaat etmemesi... Teknoloji sadece çalışır ve işlev görür. Gerisi kör uçuş... Çünkü teknoloji üretme sığamız (kapasite), sonuçlarını görme sığamızdan artık çok daha üstün.” ( Nilgün Cerrahoğlu, Cumhuriyet gazetesi, 13.07.2025)

     Teknolojisiz olunmuyor. Ama sınırsız teknoloji de olmaz. Doğrusu, yeterince teknoloji. Yaşamımızı kolaylaştırdığı kadarıyla...

 

___________________________________________________

 

(*) Dijital Çağda Sağlıklı Çocuk Yetiştirmek/Ayşe Bilge Selçuk/2024/374 s./Kronik Yay.

 

Kayıran, Sinan Mahir (2014) “Çocuklar ve Ekran” Cumhuriyet Bilim-Teknoloji Sayı: 1430

Nas, Recep (2006) Çocuk İnsandır Bursa: Ezgi Kitabevi

Tankut, Tülin (2007) “Çocuk ve Gençlik Edebiyatında Çağdaş Yönelimler” II. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu Yay. Haz. Sedat Sever AÜ EBF Yay. (901-904)

(**) http://www.cocukvakfi.org.tr/calisma-alanlarimiz/turkiye-cocuk-yilligi-2023/dijital-erisim/

 

     Bu yazı çinikitap dergisinde (Eylül-Ekim 2025 Sayı:92) yayımlanmıştır. (31-32)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder