1 Nisan 2023 Cumartesi

ZEKÂ TESTLERİ NEYİ ÖLÇÜYOR?

 

                                      ZEKÂ TESTLERİ NEYİ ÖLÇÜYOR? (*)

                                                                                                             RECEP NAS

                                                                                                      recepnas@uludag.edu.tr

                                                                                                                            

      İlk zekâ testi, Stanfordlu bir psikolog olan Lewis Terman’ın, Fransız Alfred Binet’nin okul başarısını ölçmek için kullandığı zekâ testlerine yeni sorular eklemesiyle ‘Stanford-Binet Testi’ diye tanındı.

      Çoklu Zekâ Kuramı’nın yaratıcısı Howard Gardner, zihinsel zekâ (IQ= Intelligence Quotinet =Zekâ katsayısı) testlerinin parlak döneminin Birinci Dünya Savaşıyla birlikte başladığını belirtiyor. O zamanlar iki milyon Amerikalı erkek, IQ testinin, Lewis Terman tarafından yeni geliştirilmiş, kurşun kalem ve kâğıtla uygulanan kitlesel biçimiyle sınıflandırılmıştı. Bu durum ‘IQ biçimi düşünme’ye yol açtı. İnsanlar ya zekidir ya da değildir. Öyle doğmuşlardır, bunu değiştirmek için yapılacak fazla bir şey yoktur, bu testler size zeki olup olmayacağınızı söyler (Goleman, 1998: 55).  Alfred Binet doğal ve yalın zekâya ulaşmak istediyse de elde ettiği sonuçların toplumsal koşullardan soyutlanamayacağının da bilincindeydi (Oleron, 1995: 72), zekâ testinin yalnızca öğrencilerin eğilimini bulmak için kullanılabilecek araçlardan biri olabileceğini söylüyordu (Yolcu, 2018).

    Bugün biliyoruz, zekâ testleri, zekânın doğrudan ölçülmesini sağlayan birer çizelge değil. Çünkü kişinin belli bir testteki başarısını etkileyen birçok etken olabilir (NAGC [?]: 57).

     Psikolog Robert J. Sternberg’e göre günümüzde kullanılan zekâ testleri çağa ayak uydurmakta zorlanan bir zekâ katsayısını ölçüyor. Çünkü kullanılan zekâ tanımı çok dar, bilimselliği de kuşkulu… Kaldı ki zekâ, tek bir zekâ testiyle belirlenemez. Asıl belirleyici olan, değişebilme yeteneği… (5)   

     “(…) [S]oyut bir zekâ enerjisini ölçemiyoruz tabii. Testin geliştirildiği toplumda başarılı olmamız için gereken yetenekleri ölçüyoruz. Onun için artık ‘zekâ testi’ deyimini daha az kullanır olduk. Yanlış çünkü. Bilmediğimiz şeyi nasıl ölçeriz ki? Bugünlerde psikologlar daha çok ‘yetenek testi’ adı üzerinde duruyor” (Vassaf, 1977: 11).

     Belli bir toplumsal katmanın kültürüne göre hazırlanmış sorulardan oluşan bir derecelendirme başka bir kültürden gelen çocuklarda yanıltıcı sonuçlar çıkarabilir (Spatar, 1995: 9). Öyle ki, zekâ testlerinin soruları, tanıdıkları nesneleri, kullandıkları sözcükleri içerdiğinden üst SED (Sosyo-Ekonomik Düzey) çocuklarınca kolayca yanıtlanıyor (Oleron,1995: 83).

     Demek ki zekâ testleri işletilmemiş zihinsel gücü ölçemiyor (Şemin, 1975: 59). Batı Afrika’da uygulanan Kpelle Testi, Batı ölçülerine göre hazırlanmış IQ (zekâ katsayısı) testlerinin değişik kültürlerde yetersiz kaldığını ortaya çıkarmıştır. (1)  ANKA’nın haberine göre, 1990’ların başında Almanya’da uygulanın zekâ testleri sonuçlarına göre Türk çocuklarının önemli bir bölümünün ‘geri zekâlı’ olarak fişlendiği ileri sürüldü. Bonn Eğitim Ataşeliği yapmış olan Mustafa Özkan, Almanya’daki özel eğitim okullarında (onderschule)  yabancı çocukların konuşmasız test edildiğini, Türk çocuklarının, bu testlerde kullanılan oyunlara, oyuncaklara yabancı oldukları için başarı oranlarının hep düşük olduğunu belirtiyor. İşte CNN TÜRK’ün haberi: Almanya’daki Türklerin zekâ katsayısı: 90 (27 Mart 2006).

      Çocuğu, toplumsal gerçekliğine uygun olmayan bir test puanıyla etiketlemek ne kadar yanlışsa, bu etiketle çocuğun geleceğini belirlemek de o kadar tehlikelidir, diyor Selda Polat (2010: 76), bir de örnek veriyor: Türkiye’de kullanılan WISC-R adıyla bilinen testin bir sorusu ‘Komşunun evinin yandığını gördün, ne yaparsın?’ Beklenen yanıt, ‘itfaiyeye haber veririm’, çocuğun ‘kovayla su taşırım’ yanıtıysa geçersiz. Çocuğun yaşadığı yerde itfaiye birimi yoksa, yangın kovayla söndürülüyorsa, bu çocuğun zekâsının düşük olduğu nasıl söylenebilir? Zekâ, kalıtım ve çevre etkileşiminde çevrenin baskınlığının ürünüdür (Yolcu, 2018)

     Fıkra mı, gerçeklik payı var mı, doğrusu, bilmiyorum, ama ilginç! Köylü çocuğuna vesikalık bir erkek fotoğrafı gösterilip soruluyor,

     “Bu adamın neyi eksik?”

     Çocuk “Kravatı eksik” derse puan alacak.

     Ama çocuğun yanıtı şu,

     “Bıyığı eksik”

     Atalay Yörükoğlu’nun (1978: 83) yorumu şöyle: “Zekâ ölçerlerinin zihnin bütün yeteneklerini ölçemediğini belirtmek yerinde olur. Ayrıca zekâ ölçerlerinin o toplumun ekin (kültür) ve eğitim düzeyine göre uyarlanmış olması gerekir. Avrupa çocukları için düzenlenmiş bir zekâ ölçeri ülkemizde köy çocuklarına uygulanamaz.”  

     Psikolog Robert J. Sternberg’in bir itirazı daha var: Ölçünlü (standart) testlerin bireyin okuldaki, yaşamındaki başarılarını sağlayan öğeleri ölçmekte yeterli olmadığını; çözümleyici (analitik) ve sözel yetenekleri doğru olarak değerlendirdiğini, ama yaratıcılığı, pratik bilgileri ölçmekte yetersiz kaldığını belirtiyor. (2)

      Geleneksel zekâ testleri, kimi zaman bilgi sağlamaya yarasa da verdikleri bu bilgi oldukça dar bir yetenek alanına ilişkindir. Birini yalnızca bir test puanına dayanarak ‘geri zekâlı’ olarak etiketlemek o kişiye zarar verebilecek incitici, haksız olan bir davranıştır. İnsanın gizilgücünü bir sayıyla sınırlandırmak yanlıştır. Üstün yetenekliliği de bir test puanıyla ölçümlemek bu kavramı hafife almaktır (Spatar, 1995: 8).

     Dr. Donald Rock'a göre, küçük yaşlarda uygulanan zekâ testleri sağlıklı sonuçlar vermez, yalnızca altyapısı sağlam çocukları seçer (Onuk, 2022 :47). Öyle ki, hangi test kullanılırsa kullanılsın bu testler küçük bir çocuğun gelecekteki akademik başarısını öngöremez. Dr. Jay Giedd de aynı kanıda, 12 yaş öncesinde uygulanan zekâ testleri güvenilir değil. Küçük bir çocuğun üstün zekâlı sayılması yanlış. Geç açılan çocuklara yazık olur. Kimi çocukların birden boy atması gibi zihinsel sıçramalar da olur (Onuk, 2022: 47). 

     Bilişsel işlevleri yalnızca bazı soruları yanıtlama yetisine indirgeyip kazananı da dünyanın en akıllı insanı saydıkları için IQ testleri zararlıdır diyenler de var. (3)

      Howard Gardner’i dinleyelim: ‘IQ düşüncesi’, bizim kuramımıza tamamen terstir. IQ testi dilsel, mantıksal yeteneği ve zaman zaman devinduyusal yeteneği (beyinle bedenin eşgüdümünü sağlama becerisi) ölçer. Ama bir zekâ testi bize diğer zekâlar konusunda bilgi vermiyor. Örneğin yaratıcılık, yaşadığı çevreye duyarlılık ile bireyin ahlaklı ya da dürüst olup olmadığına bakmıyor. (4)

      Peki, bir kişinin gerçek zihinsel zekâ (IQ) değeri nedir? Yanıt şu: ‘Gerçek IQ’ diye bir şey yoktur. IQ tümüyle bir karşılaştırma dizinidir. Zekânın doğrudan ölçülmesini sağlayan bir araç değildir (NAGC [?]: 55).

     Zekâ testi yaptırdınız mı diye ünlülere soruyorlar (Nokta dergisi, 05.01.1986). İşte birkaçının yanıtı:

     Melih Aşık: “18 yaşındayken yaptırmıştım, çok zeki çıkmıştım. Bunun sonucunda belli bir güven geliyor doğal olarak. O güvenle de bir yığın saçmalıklar yapıyorsun. Çünkü zekâ ile akıl çok ayrı şeyler…”

     Necati Doğru: “Bizim gibi havası, tafrası çok bol olan ülkelerde kişinin zekâ düzeyini bilmemesi Tanrı’nın ona verdiği en büyük lütuftur. Çok zeki olmadığım yüzüme bakınca anlaşılır. Onun için zekâ testi yaptırmaya hiç gerek duymadım.

     Yıldız Kenter: Hayır, ama arkadaşlarla aramızda her zaman yaparız. Ve hep umduğumdan da düşük çıkar. Ne yapalım, acı da olsa gerçek bu. 

     Peki, zekâ testlerine dönük bunca eleştiri varken, kimi ana-babalar çocuklarına zekâ testi uygulatmaya neden bu kadar meraklı oluyorlar, çocuklara da kendilerine de neden yazık ediyorlar? Prof. Dr. Ferhunde Öktem (HABERTÜRKTV, 3 Nisan 2021) söyledi, test sorularını ele geçirip çocuklarına ezberleten anneler varmış. 

     Aşağıya Tanzer Yılmaz’ın (1995: 14) verdiği iki örnek yazılmıştır.

     “Karşımda bir baba, sesinin ve dudaklarının titremesini gizlemek için sigarasını âdeta emerek şunları söylüyordu: ‘Çocuğumun en azından normal olduğundan son derece emindim. Baktım, karşı komşu çocuğunu teste gönderiyor, hadi ben de götüreyim dedim. Çocuk içerde test oluyor, ben dışarda hayal kuruyorum, oğlum benim gibi mühendis mi olsun, annesi gibi iktisatçı mı? Test sonucu açıklandı ki, ne duyayım, evladım geri zekâlıymış! Kibarcası IQ’sü düşük çıkmış. Eskiden oğlumuz bardağı devirince basit bir sakarlık diye üzerinde bile durmuyorduk. Şimdi ise zekâ geriliğinin bir göstergesi olarak değerlendirip annesi de ben de kahroluyoruz.’

     Bir başka gün büroma güzel mi güzel, ama o denli de ürkek bir kız çocuğu, annesi tarafından iteklenircesine getirildi. Az önce yediği tokadın izi hâlâ yanağındaydı. Gözlerinde hiddetten şimşekler çakan annesinin ifadesine göre kabahati(!), kapasitesini ortaya koymamak için sanki inat ediyor olmasıydı. Oysa testler yaptırmışlar ve süper zekâ (?!) çıkmıştı. Başarıdan başarıya koşması gerekirken okuldaki notları şöyle böyleydi. İlkokuldaydı gerçi, ama ortaokul matematiğini göstermenin ne zararı olacaktı ki? İleri zekâlı değil miydi, yapması gerekirdi. Ama çocuk denklemleri şıp diye çözeceğine düşünüp duruyordu. Bir şey değil,  akrabaları alay edecekti kendileriyle, üstün dediğiniz çocuk bu mu diye…”

     Sonrası pişmanlık, keşke bu testi yaptırmasaydık. Oysa “IQ sonuçlarının zekâ düzeyi hakkında bize verdikleri bir fındık kabuğunu bile doldurmayacak düzeydedir. (…) Çocuğun gerçek tepkilerini, zekâ testlerinin değişik bölümleriyle birlikte dikkatle değerlendirmek bize yararlı bilgiler verebilir, IQ değerinin kendisi değil (NAGC [?]: 53).

     Sonuç olarak, zekâ testi, çocuğun çabasını, sabrını, dürtülerini, özgüvenini, benlik bilincini ölçmez. Oysa bunlar okul başarısını büyük ölçüde etkiler. Dahası, IQ testleri, kişiliği, yaratıcılığı, duygusal ve toplumsal zekâyı ölçmede yetersiz kalıyor.  Bunlarsa yüksek puanlı bir IQ testi sonucundan daha önemli yetiler. (6)

      Okul başarısızlığı söz konusuysa, çocuğa zekâ testi yaptırmaya koşmadan önce; görme-işitme güçlüğü olup olmadığı, göz-el eşgüdümü, ince kas gelişimi, işitsel-görsel ayrımlaşma (çeşitli sesleri, şekilleri ayırt edebilme), okul olgunluğu, disleksi, hiperaktiflik ve dikkat eksikliği gibi etkenler incelenmelidir (Yılmaz, 1995: 15).

 

                                                 KAYNAKÇA

 

Goleman, Daniel (1998) Duygusal Zekâ Çev. B. Seçkin Yüksel 2. Baskı İstanbul: Varlık Yay.

NAGC (The National Association for Gifted Children) {?] Özellikli Çocuğa Yardım  Çev. M.  Nihan Büyüksezer-Candan Eriş Merküri Yay.

Oleron, Pierre (1995) Zekâ Çev. Ela Güngören 2. baskı İstanbul: İletişim Yay.

Onuk, Banu Uzkut (2022) "Anaokulunda Başlayan Zekâ Testleri" Yeniden İmece

    dergisi Sayı: 68 (47)

Polat, Selda (2010) “Bir Ayrış(tır)ma Mekanizması Olarak Zekâ Testleri” Eleştirel Pedagoji dergisi Kasım-Aralık 2010 Sayı: 12 (76-77)

Spatar, M. Halim (1995) “Zekâ Testlerinin Serüveni” Bilim ve Ütopya dergisi Ekim 1995 Sayı: 16

Vassaf, Gündüz (1977)  Zekâ ve Zekâ Testleri Nedir? Ne Değildir? Ankara: AÜ Mediko-Sosyal Merkezi Yay: 1

Yılmaz, Tanzer (1995) “Zekâ Testlerine Ne Oranda Güvenmeli?” Bilim ve Ütopya dergisi Ekim 1995 Sayı: 16

Yolcu, Okan (2018) “Genlerimizden İbaret Değiliz” BirGün Pazar, 28 Ekim 2018 Sayı:

   607

Yörükoğlu, Atalay (1978) Çocuk Ruh Sağlığı Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yay.

 

      (1) Scientific Amerikan Çev. Anahid Hazaryan Cumhuriyet Bilim Teknik 16.01.1999 Sayı:

617

      (2) Scientific Amerikan Winter 1998 Çev. Reyhan Oksay Cumhuriyet Bilim Teknik

16.01.1999 Sayı 617

         (3)    Scientific Vie Eylül 1996 Çev. Anahid Hazaryan Cumhuriyet Bilim Teknik 02.11.1996 Sayı: 502

      (4)    Howard Gardner’le söyleşi: Kathy Checkley (Çev. Süleyman Tarman) Yaşadıkça Eğitim Dergisi 2000 Sayı: 65

      (5)       Cumhuriyet gazetesi, 22.02.2021 Der. Reyhan Oksay

      (6)       IQ Testlerinin Modası Geçiyor mu?” (2021) Der. Batuhan Sarıcan Herkese Bilim ve Teknoloji dergisi 20 Mayıs 2021 Sayı: 269

 

(*) Bu yazı ÇEK'in (Çağdaş Eğitim Kooperatifi) e - dergisi olan ÇAĞDAŞ BAKIŞ'ta (Mart 2023 Sayı: 46) yayımlanmıştır. (23-25)

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder