22 Kasım 2025 Cumartesi

Dünya Çocuk Hakları Günü

            Dünya Çocuk Hakları Günü (*)

 

                                                                                           RECEP NAS


     Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletlerce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990'da yürürlüğü girmiştir. Türkiye sözleşmeyi 27 Ocak 1995'te- üç maddesine (17, 29, 30) çekince koyarak-  kabul etmiştir. 20 Kasım 'Dünya Çocuk Hakları Günü'dür.

     Peki çocuklar haklarından haberli mi, haklarının bilincinde mi? Sokak Çocukları Rehabilitasyon Derneği'nin sormacasına (2008) göre, çocukların yüzda 68,7'si anılan sözleşmeyi hiç duymamış. Oysa sözleşmenin 42. maddesinde ”Taraf devletler, sözleşme ilke ve yargılarının uygun ve etkili araçlarla yetişkinler kadar çocuklar tarafından da yaygın biçimde öğrenilmesini sağlamayı üstlenirler” deniyor. Neyse ki bugünlerde İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi 'Okulda Çocuk Hakları Eğitimi'ne başlıyor. İyi de insanın aklına takılıyor, Beyoğlu Belediyesi'nin sebil su ikramını bile geri çeviren okullar bu eğitim için kapılarını açacaklar mı?

     Eski bir fotoğrafa bakıyorum, 1937'de çekilmiş. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda ellerinde pankartlarla yürüyor çocuklar. Kızlı, erkekli. Kara önlüklü, ak yakalı. Okunabilen pankartlarda şunlar yazıyor: Bize mahsus bahçeler, hürmet, öpülmemek, sağlam ana-baba, azarlanmamak, yalnız  yatmak... Bugünkü istatistiklere bakınca, okula aç giden çocukları düşününce çocukların bu istekleri ne kadar da masum, keyfe keder kalıyor.

     Çocukların yaşadıkları sorunların hangisine değinelim: sokak çocukları, çocuk gelinler, işçi çocuklar, uyuşturucu ve kaçak sigara sattırılan çocuklar, suça sürüklenen çocuklar, yaşıt zorbalığı, sağlıklı beslenememe, önlenebilir hastalıklardan ölen çocuklar, açlık sınırında yaşayan çocuklar, toplumsal cinsiyet ayırımcılığı, cinsel istismar, kendileriyle ilgili karar alma süreçlerine katılamama, engelli çocuklar, Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) aracılığıyla bir gün okulda, dört gün işte olan, emeği sömürülen çocuklar, yitik çocuklar... Dahası var tabii, say say, yaz yaz bitmez. AVM'lerde bebek maması kilitleniyorsa, geriye söylenecek ne kalır ki...

     Bu yıl daha bitmeden 79 çocuk iş cinayetine kurban edilmiş. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nın (TEPAV) raporuna (2025) göre, yurdumuzda yoksul çocukların sayısı yaklaşık 10 milyon. Çocuk yoksulluğunda OECD ülkeleri içinde ikinci sıradayız.  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre (2022) yılda ortalama 10 bin çocuk yitiyor, 11-17 yaş arasındaki 178 bin 834 çocuk yaralama, hırsızlık, uyuşturucu satmak, tehdit gibi suçlardan işlem görmüş.    

     Fazladan bir yıl eğitim bile çok önemliyken, 2 milyon çocuk örgün eğitimin dışındayken zorunlu eğitim süresini kısaltmaya hazırlanıyorlar. Çünkü onlara okuyan, sorgulayan, eleştirel düşünen, neden-sonuç ilişkilerini doğru kuran, ”Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” çocuklar değil, boyun eğenler gerekli.

     Nobel ödüllü James Heckman'a göre, okulöncesi eğitim için yatırılan bir lira, yedi-on lira olarak geri dönüyor. Gelgelelim Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'nun (UNICEF) 'Adaletsiz Başlangıç' raporuna (2018) göre Türkiye 'okulöncesinde eşitlik' açısından 41 ülke arasında son sırada. 

     Çocuklara, “Türkiye'de çocuk olmak ne demek?” diye soruluyor. İşte birkaç yanıt (2011):

     “Çocukla çocuk olma, demeyin. Çocukların şifrelerini çözmek için biraz da çocukla çocuk olun.” (Eylül Keskin, 4. sınıf)

     “Tükiye'de çocuk olmak yoksulluktur.” (Doğukan Bozkurt, 8. sınıf)

      “Doğuda ve kız çocuğu isen erken yaşta evlenmektir.” (Buket Yılmaz, 8. sınıf)

     Çocukların sorunları, haklarının çiğnenmesi, kurulan bu düzenden bağımsız değil. Çocuklarına değer veren uluslar yarınlarını güvence altına almış olurlar. Çocuklar sağlıklı, güvenli, barışçıl, özgür bir toplumda yaşarlarsa sağlıklı, güvende, barışçıl, özgür olurlar.

     Eduardo Galeano'nun (1940-2015) sözüyle bitirelim: “Çocukların çocuk olma hakları her geçen gün daha fazla reddediliyor. Dünya zengin çocuklara para muamelesi yapıyor, paranın davrandığı gibi davranmayı öğrensinler diye. Dünya yoksul çocuklara çöp muamelesi yapıyor, çöpe dönüşsünler diye. Orta sınıftakileri, ne zengin ne de yoksul olanları televizyona bağlıyor, vakit henüz erkenken tutsak hayatını kader olarak bellesinler diye.  Çocuk olmayı başaran çocuklar çok şanslı, çok büyülüler.” (Günümüzde söyleseydi, televizyon yerine 'dijital aygıtlar' derdi.)

 

 

(*) Bu yazı Cumhuriyet gazetesinde (20 Kasım 2025) yayımlanmıştır.