HIZLANDIRILMIŞ İLKOKUMA –YAZMA
ÖĞRETİMİ (*)
Sonu “The Son” Olmasın
Recep Nas
MEB Talim ve Terbiye Kurulu
Başkanlığı,1936’dan bu yana uygulan ilkokuma-yazmaya ilişkin yöntemi
değiştiriyor, çözümleme-bireşim yönteminden (tümcelerle öğretme) vazgeçip ‘Ses Temelli Cümle Yöntemi’ diye
adlandırılan bir yöntemin kullanılmasını öngörüyor.68 (1) yıldır uygulanan çözümleme-bireşim yöntemi verimsiz
miydi, yanlış mıydı? Nesi, neden yanlıştı? Yanlışsa, bu, araştırmalarla belirlenmiş
midir?’ Taslak’ta buna ilişkin hiçbir açıklama, gerekçe yok.
‘Ses
Temelli Cümle Yöntemi’ ne değinmeden önce ilkokuma-yazma öğretimine ilişkin
yöntemleri –kısaca- gözden geçirelim.
1. Harf yöntemi
Çocuklara ilkin harflerin adları
öğretiliyor. Sonra harfler çattırılarak heceler, hecelerden
sözcükler, sözcüklerden tümceler oluşturuluyor.
Harf Yönteminin Sınırlılıkları
- Harflerin adlarını öğrenmek ,sözcüklerin doğru okunmasını zorlaştırıyor.
- Harfler soyuttur, çocuk için anlam taşımıyor.
- Çocuğun ilgisini çekmiyor.
- Çocuğa okuma zevki vermiyor.
- Çocuk harflere takıldığında ,hızlı, düzgün okuyamıyor.
- Alıştırmalar sıkıcı oluyor, harflerin adlarını ya da heceleri (‘ab’,’eb’,’ıb’ gibi) mekanik olarak yinelemek yarar sağlamıyor.
- Çocukta okumaya karşı isteksizlik yaratıyor(Gray,1975:89-90)
2. Ses Yöntemi
Aslında bu da harf yöntemidir,harflerin adlarını öğretmenin
sakıncalarını gidermek için bu kez harflerin sesleri tanıtılıyor.Bu yöntemle,
çocuğun,seslerini öğrendiği harflerle,sırasıyla hece, sözcük,tümce,metin
oluşturabileceği öngörülüyor.Başka bir deyişle,bireşime(sentez) yer
veriliyor.Çocuk harflerin adlarını değil,seslerini çıkararak doğru okuyacaktır.
Sesleriyle adları aynı olduğu için önce
ünlü harfler öğretiliyor,sonra iki harfli (kapalı ve açık) hecelere geçiliyor.
Ses
Yönteminin Sınırlılıkları
Çocuk harflerin sesleriyle,hecelerle
uğraştığı için hızlı okuyamıyor,sözcüğün ve tümcenin anlamını
kavrayamıyor.Anlamadan okuyor,anlamayınca da okumaktan soğuyor.Oysa okumanın
başlıca amacı tam ve doğru anlamaktır.
1)
1936 İlkokul Programı’nda “İlkokuma-yazmada basit cümle ve kelimelerden
harekete geçilmek suretiyle
terkibi-tahlili bir yoldan yürünerek
okuma-yazma mekanizması kazandırılacaktır”(s.40,Akt.Güleryüz,2000), 1948 İlkokul
Programı’nda da “İlkokuma-yazmaya basit cümleler ve kelimelerle
başlanılacaktır”deniliyor.(s.91)
Gray(1975:91,133),ses yönteminin
sınırlılıklarını şöyle belirtiyor:
*Ünsüz harfler ünlülerle birlikte doğru
söylenebilir.Çocuk harfleri ayrı ayrı söylerken araya başka sesler
ekliyor.(b’nin sesini çıkarırken ‘bı’demesi gibi).
*Anlamı olmayan öğelerin
(ses,hece)sık sık yinelenmesi çocuğu okumadan alıkoyuyor.
*Sözcüklerin tanınmasına ağırlık
veriliyor,bu yapılınca da metnin anlaşılması zorlaşıyor.Çocuk metnin anlamına
değil;sözcüklerin söylenişine dikkat ediyor,bu da çocuğu sıkıyor,yoruyor,okuma
zevkinden yoksun bırakıyor.
2.
Hece Yöntemi
Heceler (hece tablosu) öğretiliyor,sonra
hecelerden sözcük ,sözcüklerden tümce,tümcelerden de metin oluşturuluyor.
Hece
Yönteminin Sınırlılıkları
- Anlamsız heceleri tekrarlamak çocuğu sıkıyor,yoruyor.Çocuğun belleğine yükleniliyor.
- Çoğu anlamsız hecelerden oluşan hece tablosunu okumak,çocuğa okuma zevki vermiyor.
4. Sözcük Yöntemi
Öğretime çocuk için anlamlı olan
sözcüklerin okutulup yazdırılmasıyla başlanıyor.Sözcüklerin yanlarına ilgili resimler konuyor.Sözcüklerden
tümceler,tümcelerden de metin oluşturuluyor. Bir yandan da öğrencilerin
dikkatleri hecelerin,seslerin üzerine çekiliyor (Gray,1975:97)
Sözcük
Yönteminin Sınırlılıkları
- Tek tek sözcüklerin okunması,doğru,hızlı,anlayarak okumak için yeterli değildir.
- Çocuk metne yeterince ilgi göstermiyor,mekanik bir okuma eğilimi içinde oluyor (Gray,1975:132)
5.
Tümce Yöntemi
Öğretime çocuğun günlük
dilinden alınan tümcelerle başlanıyor.Tümcelerden
sözcüklere,hecelere,harflere(sese) doğru gidiliyor.Başka bir deyişle çözümleme
yapılıyor.
Tümceler çocuk için anlamlıdır.Çocuk
bunları okumaktan hoşlanır.Anlayarak okumayı sağlar;sözcük sözcük,hece hece
okumayı önler,dolayısıyla okurken göz sıçramaları uzun olur.
Tümce
Yönteminin Sınırlılıkları
- Tümcelerin kısa,çocuğa göre olması gerekir,değilse çocuk zorlanır.
- Çözümlemeye geçmekte(sözcük,hece,ses) gecikilirse verim düşer.
6. Metin Yöntemi
Tümce yönteminin geliştirimleş
biçimidir.Öğretime doğrudan kısa metinler okutularak başlanıyor.Metnin anlam
bütünlüğü olduğu için okuma alıştırmaları çekici oluyor.Hızlı,tam ve doğru
anlayarak okumaya olanak sağlıyor.Çocuğun okuma zevki,alışkanlığı kazanması
kolaylaşıyor. Çocuk daha canlı okuyor,okuduğundan tat alıyor(Gray,1975:132)
Metin
Yönteminin Sınırlılıkları
- Metinler çocuğa göre (kısa,tekerleme tadında,uyaklı,ses yinelemeli) oluşturulmazsa istenen verim elde edilemez.
- Sözcüklerin doğru okunmasında sorun yaşanabilir (Gray,1975:132)
Bu yöntemlerin ilk üçü (harf,ses,hece)
bireşimsel (sentetik)yöntemlerdir.Harf(ses)lerden hece,hecelerden
sözcük,sözcüklerden tümce,tümcelerden de metin oluşturulur.
Son üç yöntemse (sözcük,tümce,metin) çözümsel(analitik)yöntemlerdir.
Metinden ya da tümceden sözcüğe,sözcükten heceye,heceden harfe(harflerin
seslerine) geçilir.
Yukarda
belirtilen yöntemlerin hepsiyle okuma-yazma öğretilebilir. Peki,en verimlisi
hangisidir? Ama ilkin verimden anlaşılması gereken nedir?Bizce önemli
olan,çocuğun okumaktan zevk alması,hızlı,tam ve doğru anlayarak
okumasıdır.(Karagöz,1976:5)
“Yöntem önemli mi? Çocuk okumayı öğrensin
de nasıl öğrenirse öğrensin “denemez.Ürün önemsenip süreç göz ardı edilemez.
Bilindiği gibi,tümüyle yetkin(mükemmel)
bir yöntem yoktur.Her yöntemin üstünlükleri kadar sınırlılıkları da vardır.Okuma öğretiminde birçok yöntemin
iç içe kullanılması,çocukların farklı beceriler,tutumlar kazanmalarını
sağlar.(Gray,1975:135) Öyleyse en doğrusu,yukarda sıralanan yöntemlerin hepsini
kullanmaktır.Böylece bir yöntemin sınırlılıkları,yetersizlikleri bir başka
yöntemin üstünlükleriyle giderilebilir.
Yöntemlerin hepsini kullanmak hem
çözümlemeye hem de bireşime yer vermekle olanaklıdır.Zaten çözümlemeyle bireşim
birlikte kullanılır.Her çözümleme bireşimle sonlandırılır çünkü.Önce ‘bütün’
tanıtılır,sonra öğelerine geçilir.Böylece ‘bütün-parça-bütün
ilkesi benimsenmiş olur.Demek ki,kullanılması
gereken yöntemin adı,’çözümleme-bireşim’dir.(Nas,2004:54-55)Öncül
(2000:1086) bu yöntemi,çocuklara okuma öğretmede uygulanan çağdaş yöntem diye açıklıyor.
Peki ‘bütün’olan metin midir,tümce
mi,sözcük müdür?Düşüncenin temel birimi tümcedir.Tümce bir bütünlüğü
anlatır,tam yargı bildirir (Bilgin,2002:446-447).Öyleyse okuma-yazma öğretmeye
tümcelerden başlamaktır, doğru olan.
Gray’e (1975:103)
göre,çözümleme-bireşim,ilkokuma-yazma öğretimine daha yüksek eğitsel değer
katmaktadır.
Hepsi bir yana,günümüzde ‘zengin’ bir
çevrede doğan çocuğun okumayı öğrenmesinin zor bir yanı yoktur.Zor olan,hızlı
ve anlayarak okumasını sağlamak.Zor olan ,okuma alışkanlığı kazandırmak,okumayı
işlevsel kılmaktır.Zor olan,olması gereken
bunlardır. Değilse olan şudur:”İlkokulu bitirmiş,ancak sonraki yıllarda
bu becerilerini kullanmadıklarından unutmuş yetişkinlerimiz
bulunmaktadır.(…)Ankara-Mamak İlçesi’ndeki dört mahallede yapılan araştırmada
18 ve daha yukarı yaşlardaki 12342
yetişkinin okuma-yazmayı unuttuğu saptanmıştır.Bu sonuç,ülkemizde de belirli
oranda gizli okumaz-yazmazın olduğunu göstermektedir”(Güneş,1992:15).
Kemal Tahir’in(1969) dediği gibi,”(…) Bir
toplum için en büyük facia okuma-yazma bilmeyenlerin yüzde çokluğu
değil,okuma-yazma bilenlerin okuldan çıktıktan sonra artık kitap
okumamalarından meydana gelen kara cahilliktir (Akt.Tüleylioğlu,2000)
Mark Twain “Okumayan bir
insanın,okuyamayan bir insan karşısında hiçbir üstünlüğü yoktur” diyor. Demek
ki okuma alışkanlığı kazandırılmadıkça okumayı öğretmenin pek bir anlamı
yok.Amaç,kişilere kuru bir okur-yazarlık becerisi kazandırmak değil; düşünceyi
ve duyarlığı geliştirici,eleştirel bir okuma alışkanlığı aşılamak olmalıdır
(Göktürk,1989:47-48) Evet, çocuğun okumayı öğrenmesi çok da zor değil.Yeter
ki,çocuk daha bir- iki yaşında kitapla tanışsın,ona kitap okunsun.Elbette zorla
değil,o isterse.
“Okulöncesi dönemde kitapla tanışan ,bir
yetişkinin aracılığı ile kitaptaki basılı sembollerin sözlü olarak ifade
edildikleri zaman anlamlı,eğlenceli masal ve öykülere dönüştüğünü gören çocuk
okumaya çok erkenden ilgi duymaktadır.Bu çocukların erkenden,çok kere
kendi kendilerine okumayı öğrenebildiklerine dair pek çok bulgu vardır”(Oktay,1999:227).
İlkokuma-Yazma öğretimine Neden Tümcelerle Başlanmalıdır?
1.
Öğretime tümcelerden başlamak çocuk psikolojisine
uygundur.Çocuk nesneleri bütünsel olarak algılar,ayrıntıları hemen
göremez.Çocuğa uygun olan,bütünden yola çıkan yöntemdir.Harflerden,yani
parçadan yola çıkan bireşimsel(sentetik) yöntem çocuğa uygun değildir(Schmalohr,1976,Akt.Özcan,1991:270)
Öyleyse ilkokuma-yazma öğretimine çocuk için anlamlı olan kısa tümcelerle
başlanmalıdır.
2.
Çocuk için
tümceler anlamlı,harflerse soyut,anlamsızdır,hecelerin çoğunluğu da
öyle. “Her türlü öğrenmenin temeli,bilinenle,somut olanla başlayıp bilinmeyene
ve oradan da soyut olana geçmektir.(…)Çocuklar
için harfleri okuma,kelimeleri okumanın yarısı kadar bile eğlenceli
değildir,çünkü kimse bir ‘b’ yemez,’b’ giymez ve ‘b’ tutmaz,ama ‘bal’
yiyebilir,’bot’ giyebilir,’balık’ tutabilir.Balık kelimesini oluşturan
harflerin soyut olmasına karşın,balığın kendisi soyut değildir ve onun için
‘balık’ kelimesini öğrenmek,’b’ harfini öğrenmekten daha kolay olur”(Doman
ve Doman,2004:98-100).
Çocuk dili
kalıp olarak öğrenir;tümceleri (sözcüklerden,hecelerden,harflerden oluştuğunu
bilmeden) bütün olarak kavrar.Çocuk konuşmaya nasıl sözcük ve tümcelerle
başlıyorsa,okumaya da öyle başlayacaktır.Çocuklar ilk önce tek sözcük
kullanır,ama bu tek sözcüğün anlamı sözcüğü aşar.Bunlar tek sözcüklük tümce
sayılabilir(Alpöge,1991:64).Bir araştırmaya göre,anlamsız 15 hecenin
öğrenilmesi için 20,4 ,anlamlı ama aralarında mantıksal bir bağ olmayan 15
sözcüğün öğrenilmesi için 8,1 kez tekrar gerekirken,15 sözcüğü içeren
tümcelerin öğrenilmesi için 3,5 kez tekrar yeterli oluyor Duric,1991:70 Akt.Güneş,2003:42)
3.
İnsan anlaşmak için –konuşurken de,yazarken de-tümce
kurar,tümcedir önemli olan.
4.
Yöntem hedeflere,eğitilecek bireylerin özelliklerine
göre seçilir.İlkokuma-yazma öğretiminde sonuncul hedef ‘doğru,hızlı,anlayarak
okuyabilme’dir.Okurken,önemli olan,anlamı doğru ve çabuk kavramaktır.
Aşağıdaki
bölümceyi -ilk kez karşılaşsa da-hızlı
okuyabilen biri hiç takılmadan okuyabilir,biliyorum,öğrencilerimle denedik çünkü.
Bir İgnliz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya
gröe,kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş. Öenlmi
oaln brinci ve snonucnu hrfain yrenide
omlsaımyış. Adarkai hfraliren srısaı kraışk osla da ouknyuorumş. Çnükü kleimleir
hraf hraf dğeil bri btüün oralark oykuorumuşz.
5.
Genel bir ilke olarak,çocukların yaşantılarından yola
çıkmak gerekir.Fiş tümceleri çocukların yaşantılarına göre
oluşturulacağı,onların gündelik dilinden,çevresinden alınacağı için bu ilkeye
de uyulmuş olur.
6.
İlkokuma-yazma öğretiminin tümcelerle
yürütülmesiyle,çocuklar dilin yazım ve dilbilgisi kurallarını
sezerler.Noktalama işaretlerinin görevlerini kendiliğinden öğrenirler.
Türkçe Öğretimi Programı Kılavuzu’nda
(2004) öngörülen ‘Ses Temelli Cümle Yöntemi’ne gelince…Bu bir ses yöntemi
değil.Ses yönteminde ilkin tüm ünlü harflerin sesleri tanıtılır.Oysa bu
yöntemde ünlü harfler ünsüzlerin içine serpiştirilmiştir.Ses kümeleri aşağıdaki
gibi belirtilmiştir:
1. e,l,a,t 2. i,n,o,r,m,
3. u,k,ı,y,s,d 4. ö,b,ü,ş,z,ç
Bu yöntem tümce yöntemi değil,okuma-yazma
öğretmeye tümcelerden başlanmıyor çünkü.Bu yöntemin doğru adı
,bireşimdir.Çözümleme yok,dolayısıyla ‘çözümleme-bireşim’ yönteminin
zenginliği,evreler (tümce,sözcük,hece,ses),bu evrelerde oynanacak
oyunlar,kullanılacak araçlar güme
gidiyor.Çalışmalar darlaşıp sığlaşıyor.
Elbette bu yöntemle de öğretilebilir
okuma-yazma,öğretilmez değil.Ama günümüzde,anlamak koşuluyla hızlı okuma önem
kazanmışken (kitabı,dergiyi,gazeteyi hızlı okumak bir yana,televizyon camında
akan ya da yazılıp siliniveren yazıları,altyazılı filmleri anmak bile
yeter)1936’dan bu yana uygulanan yöntem terk edilip harflere,seslere,hecelere
takılınacağı için hızlı okumaya
geçişi güçleştirecek bir yönteme neden
geçiliyor? Varolan yöntemde mi’Cumhuriyet’in bir kazanımı sanıldı?
‘Kılavuz’da şöyle bir tümce var:”İlkokuma-yazma
öğretiminde Ses Temelli Cümle Yöntemi kullanılmaktadır.”(s.71).Bu anlatım okuru
yanıltmaz mı? Sanki bu yöntem kullanılıyor ve hep kullanılmış.Oysa bu öğretim
yılı belirlenen okullarda deneniyor yalnızca.
Bir başka tümce şu:”İlkokuma-yazma
öğretimi,kısa sürede cümlelere
ulaşılacak şekilde düzenlenmektedir”(s.71).Kısa sürede tümcelere ulaşılması
isteniyorsa,tümce böylesine önemseniyorsa,sormak gerekmez mi,neden doğrudan
tümceden başlanmıyor?Bir yandan-doğru olarak- elde edilen sözcüklerin
heceletmeden okutulması,öte yandan çeşitli metinlerde belli bir hecenin
buldurulması isteniyor(s.88). Bu durum çocuğu hecelemeye alıştırmaz mı?
Heceletmek istenmiyorsa tümceden başlanmalı,böylece çocuk daha ilk tümcede
‘konuşur gibi’okumaya,çocuğun gözleri de uzun sıçramalara alışır. Özcan(1988:19),hızlı okumayı engelleyen gözün
yanlış alışkanlıklarını şöyle belirtiyor:Gözün her sözcüğün başına
bakması,heceleyerek okuma,birden fazla sözcük görememe…
“Özellikle ve öncelikle anlamlı heceler
elde edilmelidir” deniyor(s.72).Türkçede iki harfli (kapalı ve açık) 336
hecenin yalnızca 69’u anlamlı,çocuk için anlamlı olanlarsa 47 tane.Bu kadar
heceden kaç sözcük,kaç tümce,kaç metin oluşturulabilir? Az,sınırlı.İşlek
hecelerse(yeni sözcükler elde etmeye elverişli heceler) çoğunlukla anlamsızdır.’Kılavuz’da
da belirtildiği gibi,çocuk için ,öğretmeye anlamlı olandan,somut olandan
başlamak gerekir.Öyleyse okuma-yazma öğretmeye,çocuk için anlam taşıyan kısa
tümcelerden başlamak en uygunu,en doğrusu değil mi?
İlk izlenim,geçirilen ilk yaşantılar
ilerisi için çok önemlidir.İlk izlenim,son izlenimdir.Bu bir İngiliz
atasözüdür. Yanlış bir yöntem,yanlış bir başlangıç,çocuğun okuma-yazmaya karşı
daha baştan olumsuz bir tutum geliştirmesine neden olabilir.Oysa çocuk
okuma-yazmanın tadını daha ‘ilk lokma’da tatmalı,bu sürece sevinçle,keyifle
katılmalıdır.Böylece de kitap sevgisinin,okuma alışkanlığının yolu açılmalıdır.
Bu yöntemle okuma-yazmayı kısa sürede
öğretmek amaçlanıyorsa bu acele ne,neden? Amaç buysa olan gene çocuğa
olacak.Çocuktan sesi öğretilen harfin üzerinden yazılış yönüne doğru ‘defalarca’
gitmesi isteniyor(s.77,84,86).Bu ‘defalarca’nın sayısı kaçtır? Öğretmen adayı
öğrencilerime bunu sordum,10’la 30 arası sayılar söylendi. Çocukların küçücük
yüreklerini,minicik ellerini düşündüm,ürperdim! Hele bu yazı çalışmaları eve
taşınırsa,çocuğu bir an önce okuma-yazma öğrensin diye-çocuklarıyla günlerde övünecekler ya-anaların çocuğa nasıl
yükleneceklerini düşünmek bile
istemiyorum.
Çocuğu 1. sınıfta okuyan bir anne şunları
söyledi bana:”Anaokulundayken kızımın elinden defter,kitap düşmezdi.Ben bazen
uyarmak zorunda kalırdım.’Kızım bırak onları,oyuncaklarını al
eline,oyna’derdim.Bu durumu arkadaşlarıma söylediğimde ‘merak etme,okula
başlayınca ödevden bıkar’ derlerdi. Ben ‘hayır’derdim,’benim kızım ödevden hiç
bıkmaz’.Yanılmışım,yakınıyor şimdi,bıktı.Şimdi elinde oyuncaklarla dolaşıyor”.
Türkoğlu (1992:5),”İlkokula başlayan
çocuğa hemen okuma-yazma öğretilmeye başlanmaktadır.Öğretmenler arasında bir
yarış vardır.15 Eylülde okula başlayan çocuklar,15 Kasımdan önce okuyup
yazabilmektedirler.İlkokul birinci sınıflarda (gözlediğim) çocuklar okulu
sevmemekte,kitap okumak istememektedirler.Çünkü iki ay sonra yarışı
kazanmış,bezmiş,bıkmış,yorgun,küçük ihtiyarlar karşımıza çıkmaktadır”diyor
Aşağıdaki
Tanaltay’dan (1988:120) bir alıntıdır.
“Bir anne şöyle anlatıyordu:
‘İlkokul 1.sınıftaki çocuğuma çok iyi bir öğretmen buldum.Fakat çocuk yazın
çok mu yoruldu,bilmiyorum,okula gitmek istemiyor.Sabahları midesi
bulanıyor.Kahvaltı yapması bir dert… Zorlarsam,çıkarıyor.Bir haftadır okula
gönderemedim’.
Yazın oyundan mı,denizden mi yoruldu,diye
anneye sorduk.
‘Hayır efendim’,dedi,’Bizim öğretmenimiz
okula başlamadan çocuğun derse hazırlanmasını istiyor.Temelden başlattığı için
onun öğrencileri bu yabancı okul sınavlarını,kolejleri hep kazanıyorlarmış…’
Çocuğun daha birinci sınıfa başlamadan
zorla itildiği ruhsal gerilimi düşünebiliyor musunuz? Tüm çocukluk oyunlarına
veda eder gibi,ilkokula başlayacağı için yaz sıcağında ders almaya başlayan beş
buçuk yaşında bir yavru…Ona tanıtılan okul,çok sıkıcı,çok dayanılmaz bir
zorunluluk olmalıydı.Ve çocuk daha başlamadan bıkmış ve yorulmuştu”.
Önemli
olan çocuğun okumayı hızlı öğrenmesi değil,öğrendikten sonra hızlı okumasıdır.
TRT 4’te taslak programların tanıtıldığı
sırada,bir öğretmenin öğrencileriyle hazırladığı bir etkinlik gösterildi.Bu
gösteri şu sözcüklerle bitti:’The son’ Umarız,’hızlandırılmış okuma-yazma kazası’ olmaz.Bu işin sonu ‘the son’
olmaz,umarız.
KAYNAKÇA
Alpöge,Gülçin(1991)
Çocuk ve Dil,İstanbul:Yapı Kredi
Yayınları
Bilgin,Muhittin
(2002) Anlamdan anlatıma Türkçemiz Ankara: T.C.Kültür Bakanlığı Yayını
Doman,Glenn
ve Doman,Janet (2004) Bebeğinize Nasıl
Okuma Öğretirsiniz? Çev.Esin Sungur İstanbul:
Aura
Kitapları
Göktürk,Akşit(1989)Sözün Ötesi,İstanbul:İnkılâp Kitabevi
Gray,William,S.(1975) Okuma ve Yazma Öğretimi ,Çev.Nejat
Yüzbaşıoğlu,İstanbul:MEB Yayınları
Güleryüz,Hasan
(2000)Programlanmış İlkokuma-Yazma
Öğretimi, 4. baskı Ankara:Pegem Yayıncılık
Güneş,Firdevs(1992)
“Gizli Okumaz-Yazmazlık” İstanbul:Yaşadıkça
Eğitim dergisi Sayı:21 (13-16)
------------------(2003)
“Okuma-Yazma Öğretiminde Cümlenin Önemi”,Niğde:Türklük Bilimi Araştırmaları
Dergisi Sayı:13 (39-47)
Karagöz,Süleyman(1976),Uygulamalı İlkokuma Öğretmen Kılavuzu,İstanbul:MEB
Yayınları
MEB(1948) İlkokul Programı
------(2004)
Türkçe Öğretim Programı Kılavuzu,(Taslak
Baskı)
Nas,Recep
(2004) Metinlerle İlkokuma-Yazma
Öğretimi,3.baskı,Bursa:Ezgi Kitabevi
Oktay,Ayla
(1999) Yaşamın Sihirli Yılları:Okulöncesi
Dönem,İstanbul:Epsilon Yayıncılık
Öncül,Remzi
(2000) Eğitim ve Eğitim Bilimleri
Sözlüğü,İstanbul:MEB Yayıları,1220
Özcan,Mehmet(1988)”Çok
Daha Süratli Okuyabilirsiniz”,Ankara:TÜBİTAK Bilim ve Eğitim dergisi Sayı:278
Özcan,Ali
Osman(1991) “İlkokuma-Yazma Öğretiminde Metot Meselesi” Eğitimde Nitelik Geliştirme,
İstanbul:Kültür Koleji Yayınları
Tanaltay,Suna
(1988) Çocuklar Ağlamasın,İstanbul:Tekin
Yayınevi
Tüleylioğlu,Orhan
(2000) “Okumak mı,O da Ne?” Okumak mı,O
da Ne? İstanbul:Cumhuriyet Kitap Kulübü
Türkoğlu,Adil
(1992)”Okumadan Önce Konuşmasını Öğrenmek Gerekir” İstanbul:Yaşadıkça Eğitim dergisi,
Sayı:22 (4-5)
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
* Bu yazı
Öğretmen Dünyası dergisinde (Nisan-2005,Sayı:304)
yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder