ÇOCUĞUNUZU OKULA HAZIRLADINIZ
MI? (*)
Recep
Nas
Çocukları
bu yıl okula başlayacak olan sokakta rastladığımız bir ana-babaya sorsak, desek
ki,
“Çocuğunuzu okul için hazırladınız
mı?”
“Acelesi ne,okullar açılmadan bir
hafta önce çıkarız çarşıya,çantasını,önlüğünü,ne gerekirse alır,hazırlarız
çocuğu…”
Böyle bir yanıt alma olasılığı hiç de
az değil.
Bir konuşmacı,çocuk eğitimi üzerine
konuşurken,dinleyenlerden bir kadın,
“Çocuğumun eğitimine ne zaman
başlamalıyım?” diye soruyor.
“Ne zaman doğuracaksınız?”
“Ne doğurması,çocuğum beş yaşında…”
Bunun üzerine konuşmacı,
“Çabuk eve koş hanımefendi,tam beş yıl
geç kalmışınız” diyor.
Demek ki çocuğun eğitimi,çocuk doğar
doğmaz başlar.Dahası,gebelik dönemi de çok önemli olduğundan,dölyatağına
düştüğü anda başlar,çocuğun eğitimi.Çocuğun okula hazırlığı da eğitimiyle
birlikte başlar.Okula başlarken ,çocuk, okul çalışmalarının gerektirdiği
sorumlulukları üstlenebileceği bir olgunluk düzeyine ulaşmış olmalıdır.Bunun
içinse çocuğun sağlıklı,düzenli bir aile ortamında yetişmesi,gelişmesi
gerekir.Bu gelişme çok yönlü olmalıdır; bedensel,bilişsel (zihinsel),toplumsal,duygusal…Çocuğun
gelişimi bir bütündür,yalnızca bedensel,bilişsel yeterlikle yetinilemez(Yörükoğlu,
1978:56;Kâğıtçıbaşı vd. 1993:11)Okulöncesinde çocuğun eğitimi öylesine önemli
ki,bu eğitimin niteliği,bir bakıma,çocuğun okul başarısının,okula uyumunun
sınırlarını belirler. Altı yaşına kadar öğrenilenlerin,yaşam boyu
öğrenilenlerin büyük bir bölümünü oluşturduğu da unutulmamalı.Demek ki,çocuğu
okula hazırlamak,ailede çocuk eğitiminin ayrılmaz bir parçasıdır.
Meral Alpay’ı dinleyelim:”Çocuğun yetiştirilmesi,beden –ruh ve kafa
olarak ilkokula hazırlanması,incelik isteyen,sabır ve bilgi isteyen önemli bir
iştir.Doğduğu andan başlayarak duyduğu
ninniler,konuşmalar,sesler(ötüş,havlama,miyavlama vb.),kendisine okunan ve
anlatılan masallar,sorulan bilmeceler,ezberletilen
şiirler,tekerlemeler,söyletilen şarkılar, hep dil ve düşünce gelişmesini
biçimlendiren uyaranlardır.”(Akt.Özen,2001:132)Böylesine önemli okulöncesi
eğitimi,kişiliğinin temellerinin atıldığı,zekânın hızla geliştiği bir dönem bu.
Onun için çocuğun beş duyu organı uyaranlarla beslenmelidir hep,deyim
yerindeyse ‘bombardıman’a tutulmalıdır.
Dille düşünce arasında sıkı bir bağ
var.Öyle ki düşünce dili,dil düşünceyi geliştirir.Ailenin dilinin gelişmişlik
düzeyi,çocuğun bilişsel gelişmesini ,dolayısıyla okul başarısını
etkiler(Fidan,1982:123)Sözcük dağarcığının zenginleşmesi için ana-baba çocukla
konuşmalıdır,bol bol,düzgün tümcelerle.Böylece çocuğun dil gelişimi
hızlanır.(Dökmen,1994:95-96)Ama çocuk yalnızca dinleyici olmamalı, o da konuşmalıdır.Doğrusu
çocukla söyleşmektir,tatlı tatlı,sevgi diliyle.Bu da yetmez,daha bebekken
kitapla tanıştırılmalı çocuk.Oyuncaklarını sever gibi sevmeli kitabı da.İlkin
okuma eğitimi,ilkokuma-yazma öğretimi daha sonra.
Çocuk doğuştan meraklıdır,bu merak
köreltilmemeli,tersine kamçılanmalı,kışkırtılmalıdır.Merakının gereği olarak da
çok soru sorar,bitmez tükenmez bir öğrenme isteği
vardır.Unutulmasın,meraklı,ilgili,öğrenme isteği olan çocuk okul ortamına
kolayca uyum sağlar.Ama Çocuk yürümeye başladığında “otur”,konuşmaya
başladığında “sus”,soru sormaya başladığında da “Öf,yeter.Çok bilme!” denir de
çocuğun ilgisi,merakı,isteği böyle böyle
yok edilirse,bu çocuk okulda da öğrenmek istemez.
Demokrasi,demokratik
ortamda soluna soluna,yaşanıla yaşanıla öğrenilir.Onun için ana-babanın
demokratik tutum takınması,ailede demokrasinin tıkır tıkır işlemesi gerekir.Ama,
Emre Kongar’ın(2000:156) dediği gibi ,babalar bilmeli ki,ailede demokrasi
babadan başlar.Ailede çocuğa söz hakkı tanınmalı.Çocuğun davranışlarına sınır
konabilir,sonsuz özgürlük yok çünkü,ama duygularına asla.Bunun da birincil
koşulu,sağlıklı,etkili iletişimdir.İletişim kurma gücü,okul başarısında etkili
olan ‘bilişsel giriş davranışları’ndan birisidir.
Demokrat ailenin çocuğu
araştırmaya;kendisini bedensel,toplumsal,duygusal ,bilişsel yönden geliştiren
oyunları oynamaya yatkındır.Kendini güvende duyumsadığı için aşırı kaygılara
kapılmaz.Neşeli ve şakacadır.Demokratik tutumla yetiştirilen çocuklarda sigara
, içki içme ,uyuşturucu kullanma alışkanlığına çok daha az rastlanır.(The
Guardian’dan çev.Rita Urgan Cumhuriyet Pazar dergisi 24.04.2005 Sayı:996)
Dahası,“Demokratik ailelerin çocukları okula gitme yaşına geldikleri
zaman,sosyal gelişmeleri dikkate değer bir biçimde tamamlanmış olur;liderdirler
ve arkadaşları tarafından sevilirler;geçimli ve arkadaş canlısıdırlar;
sakindirler; ana-babalarına yakındırlar ve öğretmenleriyle kolayca uyum
sağlarlar.”(Baldwin vd. 1945
Akt.Gordon 2000: 238)
Çocuğa okulöncesinde sağlıklı bir
okul kavramının kazandırılması gerekir.Bunun en güzel,kestirme yolu çocuğun
okulöncesinde kurumsal eğitim almasıdır.Ama ülkemizde okulöncesi okullaşma, ne
yazık ki,en iyimser bir oranla % 21
Geriye kalan evde,ana-babasının dizinin dibinde,sokakta.MEB, okulöncesi
eğitimin zorunlu olmasına ilişkin ilk adımı bu yıl atacak,umarız bu sözde
kalmaz,gerçekleşir.
Çocuğa okulla ilgili bilgi
verilirken en iyisi gerçekçi olmaktır.Orda karşılaşabileceklerinden söz
edilmeli,ilk günlerde kendisini ,yalnız,mutsuz duyumsayabileceği,ama kısa
sürede okula alışacağı söylenmeli.(Salk 1982:185) Bunları söylemek,okulun ne
kadar eğlenceli,hoş bir yer olduğunu söylemekten çok daha iyidir.Değilse,”hani
okulu sevecektim” sözüyle karşılaşabilirsiniz. Bir takvim üzerinde tatil
günleri de gösterilebilir,bu rahatlatır çocuğu.
MEB, birkaç yıldır bir uygulama
başlattı,1.sınıfa başlayacak çocukları,öğretim yılı başlamadan bir hafta önce
alıyorlar okula,iyi ediyorlar.Doğruya doğru,nasıl olduysa bir doğru
yaptılar,onu da görmezlikten gelmeyelim.
Çocuklara ailede,yakın çevrede verilen
çarpık öğretmen,okul kavramının önüne geçilebildi mi,bilemiyorum.Bildiğim, şu
sözlerin ve benzerlerinin okulöncesi
dönemde çocuklara sık sık söylendiği:”Şimdi yap bakalım yaramazlığını,okula
başlayınca görürsün sen!”
Bir köyde öğretmenken yolum bir evin
önünden geçiyordu,dört-beş yaşlarında çocuğu olan kadın ikide bir çocuğuna beni
gösterir,
“Bak bu öğretmen,söylerim ona,seni
döver” der,bununla da yetinmez,bana seslenirdi,”Bu çocuk çok yaramaz,söz
dinlemiyor,döv onu!”Bekli de bu çocuk bir yıl sonra benim öğrencim olacak,bakar
mısınız,nasıl bir izlenim alıyor benimle,okulla ilgili
Bir kez de belediye otobüsündeyken,ön
koltukta torunuyla oturan biri,”Uslu dur,bak arkada öğretmen var,söylerim,döver
seni”dedi.Hâlâ şaşarım,benim öğretmen olduğumu nasıl anladı?
Bir bayan öğretmen anlatmıştı,şöyle:
“Bir köy okulunda öğretmendim,o yıl
1.sınıfı okutacaktım,kayıtları da ben yapıyordum.Bir anne elinden tuttuğu
çocuğuna beni göstererek,
-
Bak bu
öğretmen…Seni okutacak,dedi.
Bu söz üzerine çocuk beni yukarıdan
aşağıya,aşağıdan yukarıya şöyle bir süzdü,ondaki öğretmen kavramı nasıl olmalı
ki,şunu dedi,
-
Öğretmen değil o
be,insan o!”
KAYNAKÇA
Dökmen,Üstün
(1994Okuma Becerisi,İlgisi ve
Alışkanlığı Üzerine Psiko-Sosyal Bir
Araştırma,İstanbul,MEB
yayını
Fidan,Nurettin
(1982)Öğrenme ve Öğretme,Ankara:Kendi
yayını
Gordon,Thomas(2000)
Çocukta Dış Disiplin mi? İç Disiplin mi?
(Çev.Emel Aksay)2.baskı
İstanbul:Sistem Yayıncılık
Kâğıtçıbaşı,Çiğdem
ve diğerleri(1993)Başarı Ailede Başlar
İstanbul:YA-PA Yayını
Kongar,Emre(2000)Kızlarıma Mektuplar,İstanbul:Remzi
Kitabevi
Özen,Ferhat
(2001) Türkiye’ de Okuma Alışkanlığı
Ankara:Kültür Bakanlığı Yayınları,2705
Salk,lee
(1982) Çocuğun Duygusal Sorunları (Çev.Erzen
Onur) 2.baskı İstanbul: Remzi Kitabevi
Yörükoğlu,Atalay
(1978) Çocuk Ruh Sağlığı
Ankara:Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
(*)
Bu yazı ÇAĞDAŞ EĞİTİM KOOPERATİFİ’NİN ÇAĞDAŞ BAKIŞ dergisinin 3.
sayısında(Eylül-2009) yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder