Aslolan Laik Ahlaktır
Faizsiz finans kuruluşlarının bağımsız denetimini yürüten denetçiler
için ‘etik kurallar’ Resmi Gazete’de (14 Aralık 2019) yayımlandı. Buna göre
denetçi, Allah-u Teâlâ korkusuyla davranmalıymış. Dahası, Allah-u Teâlâ’nın
kendisini izlediğinin, kıyamet gününde Allah-u Teâlâ’ya hesap vereceğinin-
sürekli- bilincinde olmalıymış. Bu da -ayraç içinde yazılarak – “Kendi kendini
kontrol etme”, “Kendi kendine hesap verme” diye özdenetime yaslandırılmak istenmiş.
Bu yaklaşım laiklik ilkesine aykırıdır. Sözü edilen de özdenetim değil,
dışdenetimdir. Özdenetimli kişi cezalandıran ya da ödüllendiren hiçbir dış güce
bağlı olmadan sadece içsel yargı düzeneği olan vicdanına karşı sorumludur.
İnsan korktuğu için iyi oluyorsa, aslında iyi değildir. Özdenetimli,
doğru olanı, ayıplanmaktan, günaha girmekten, yakalanmaktan korktuğu ya da ödül
beklediği için değil, içdisiplininden ötürü yapar. Immanuel Kant ne güzel demiş, “Yakalanırsam korkusuyla hırsızlık
yapmıyorsan, davranışın yasalara uygundur, ama ahlaki değildir.” Ahlaklı olmak için gerekli olan, içdisiplin,
özdenetim, içgüdülenme, özeleştiridir, korku değil.
“İnsanlar sadece cezalandırılmaktan korktukları ya da
ödüllendirileceklerini umdukları için iyi kalplilerse, acınacak durumdayız”
diyor Einstein. Bu da yetmez, dahası
var. Kohlberg’in dediği gibi, “En
üst düzeyde ahlaki davranış, cezalandırılmamak için kurallara uymak değil,
cezalandırılma pahasına vicdanının sesini dinleyerek kendi ilkelerine uymaktır.”
Atatürk de “Korkuya dayanan
ahlak bir erdem olmadığı gibi güvenilir de değildir” diyor. Erdem olan
özdenetimdir.
Haluk Şahin (Radikal,
08.08.2003), Tokyo’da gözlemlemiş, New York’ta birkaç dakika içinde
çalınabilecek olan yol kenarlarına bırakılmış bisikletler günlerce kalıyor,
kimse dokunmuyor. Oysa, Amerikalıların tersine, Japonların günah işleyerek
cehennemde yanma korkuları ya da sevap kazanıp cennete gitme umutları yok.
Haluk Şahin şu can alıcı soruyor: “Sakın bizzat dinsel ‘günah’ kavramı bazı
insanları ahlaki açıdan daha sorumsuz hale getiriyor olmasın? Sakın işlenen
günahın yaptırımının başka bir dünyaya ertelenmesi, bazı insanları ahlaki
konularda daha pervasız hale getirmesin?”
Nihat Hatipoğlu (ATV,
23.01.2013) şunları söyledi: “Allah-u Teâlâ meleklere diyor ki, kullarımın
sevaplarını yazın, günahlarını yazmayın. Kullarım tövbe ederlerse günahlarını
silerim” İşte bu, şeytana uyup ne yaparsan yap, sonra tövbe et, temizsin.
Ne yapıp edip ‘din’le ‘ahlak’ sözcüklerini yan yana getiriyorlar,
‘değerler eğitimi’ni de din temelli yapıp tekellerine aldılar. Vermek
istedikleri ileti şu: Ancak dindar olan ahlaklıdır. MEB’in Türkiye Gençlik
Vakfı’yla (TÜGVA) imzaladığı protokol gereği düzenlenen ‘Çizimler ile 40 Hadis’
yarışmasının amaçları arasında öğrencilerin ‘ahlaki değerler’ edinmesine katkı
sağlanması da belirtilmiştir (Ozan Çepni, Cumhuriyet, 05.01.2020).
Erdal Atabek’in deyişiyle,
ahlak, dinsel öğretiyle sınırlı olmayan laik ve bilişsel bir kavramdır. Aslolan
laik ahlaktır. Laik ahlak içseldir, bilinç ürünüdür, bilişseldir, içdisiplini
içerir. İçdisiplin ruhsal temelli, yapıcı bir disiplindir. Dinlerin koyduğu
kurallar ahlaki değil, dinsel kurallardır. Bu kurallar bireyin değildir,
dışardan konmuştur. Oysa laik ahlak bireyin kendisinin geliştirdiği, istenciyle
oluşturduğu içsel yargılar dizgesidir. İstenç de beyinde başlar, beyinde biter.
Laiklik demokrasinin olmazsa olmaz önkoşuludur. Demokrasi geleneği güçlü,
demokrasiyi içselleştirmiş ülkelerde ahlaki değerler de güçlüdür. Kişi ne kadar
demokratsa o kadar ahlaklıdır.
Laik ahlaklı insan doğru olanı yapmak için ne korkutulmayı bekler, ne de
ödül bekler. İşte, din karşısındaki tutumu laikçe olan Yunus Emre’nin Uçmaktan
[cennet] umusu yok/Tamudan [cehennem]
korkusu yok. Yunus Emre şunu da
demiş: Cümleler doğrudur sen doğru isen/
Doğruluk bulunmaz sen eğri isen.
Merhaba amcam. Ne güzel örnekleyerek anlatmışsın. Teşekkür ederim.
YanıtlaSil