4 Şubat 2020 Salı

TOPLUMUN HAYAT DAMARLARINDAN BİRİ: SANAT


                           TOPLUMUN HAYAT DAMARLARINDAN BİRİ: SANAT (*)

                                                                                        

                                                                                                  Recep Nas

                                                                                     



     Çok söyledim, müfettişken öğretmenlere, üniversitedeyken öğretmen adaylarına, dedim ki hep, bana sorarsanız en önemli ders – tabii hepsi önemli ama – resim-iş, müzik, beden eğitimidir. Ne ki bu dersler bildim bileli üvey evlat işlemi görmüştür. Bu derslerde bir üst okulun sınavlarına hazırlık yapıldığına tanık oldum, içim yana yana… Oysa duyuşsal alanın amaçlarının gerçekleşmesinde, duygusal zekânın gelişmesinde payı yüksek olan dersler bunlar.

     TV’de dinledim, bir öğretmen anlattı. Resim-iş dersinde öğrenciler,

     “Öğretmenim bizi günaha sokuyorsunuz” diyorlar.

     “Neden o?”

     “Öğretmenim, resim yapmak günahmış”

     Resim yapmak, şarkı söylemek çocuklarda içsel bir yönelim, içgüdüsel bir eylem, sanata açılan bir kapı. Oğlumun küçücükken ilk şarkısı, boynuna asılı trampete vurarak söylediği, ‘damba dumbu li’

     Resim yasağı, Ortodoks Kilisesi’ne karşı çıkan Bizans papazlarının uzun süre savundukları ikonoklast akımının İslam söylemine sonradan aktarılmıştır. Bedevi Araplar resim, heykel yapmıyorlardı ki, yapılmayan şey neden yasaklansın… (Kuban, 2017: 12-13)

     Atatürk söylüyor: “Bir ulus ki resim yapmaz, bir ulus ki heykel yapmaz, bir ulus ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz, itiraf etmeli ki o ulusun ilerleme yolunda yeri yoktur. Oysa bizim ulusumuz, gerçek özellikleriyle uygar ve ileri olmaya layıktır ve olacaktır” (Gürsöz, 2013: 24)  

     Sanat yoluyla çocuk sadece bakmayı değil, görmeyi de öğrenir. İncelikleri ayrımsar, bilişsel yetilerinin yanı sıra duyarlığı da gelişir. Kendini tanır, kendini anlatır. Duygularını, düşüncelerini dışa vurur. Özgüven kazanır. Daha önce kurulmamış ilişkileri kurar, yeni düşünler, yeni ürünler ortaya çıkarır, böylece yaratıcı olur. Güzelliklerden zevk alacak, çirkinliklerden tedirgin olabilecek bir duyarlık geliştirir. İşe, emeğe saygılı olur.(Gel, 1996: 43)

     “Sanat eğitimi önce estetik bir çevre yaratabilen, çevresini değiştirebilen insan tipi yetiştirir. Estetik bir çevre ise estetik bir yaşam demektir. Estetik bir yaşamsa ruh sağlığı demektir. Demek ki sanat eğitimi ruh sağlığı yerinde insanlar yetiştirir” ( Arslan, 2004: 61)

     Sanat eğitimi, ayrıca görsel düşünme eğitimidir, zihnin, duyguların, elin gücünü birleştiren en etkili eğitim aracıdır (Gel, 1996: 42 -  Telli, 2004: 43) İnci San’ın dediği gibi, “Kendine güvenli, bağımsız ve yeteneklerini sonuna dek kullanabilen, kendisiyle birlikte çevresini de yönlendirebilen, çevreye, topluma saygı ve sorumluluk duyan, coşkulu, fakat dengeli, akıllı ve duyarlı insanlar kazandırmaktır sanat eğitiminin amacı” (Şahin, 2007: 28)   

     Sanatın tek dili vardır, insanlığın ortak dilidir bu, kaynaştırıcı, birleştirici… Jacques Ranciére’nin deyişiyle, sanat ortak yaşam biçimi üretir, kültüre, siyasaya doğrudan etki eden yönlendirici bir araçtır. Öyle ki matematik, resim, musiki uygar yaşamın ayrılmaz öğeleridir (Kuban, 2017: 12-13)

    Erdal Atabek “Bilim savaşa da hizmet edebilir” diyor, “ama sanat sadece barışa hizmet eder” (Cumhuriyet, 14.08.2017) Savaşın tüm yıkımını anlatan Pablo Picasso’nun ‘Guernica’ adlı tablosunu (1937) anımsayın. Alman general, Picasso’ya soruyor,

     “Bu tabloyu siz mi yaptınız?”

      “Ben yapmadım, siz yaptınız!”

     STEM yetmiyor artık, STEAM deniyor. Elektronik Mühendisi Şirin Tekinay’dan (Prof.  Dr) dinleyelim. “Eğitim sistemimiz çocuklarımızı sayısal-sözel diye bölüyor. İnsan beyninin içinde böyle bir bölünme yok. STEM deniyor öte yandan. Bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik olarak bilinen bu sistemin içine insanın bütünselliğini de teslim edip sanatı da (art) koyup ‘A’yı da ekleyerek STEAM demek istiyoruz. Bunun için sanatı da katarak endüstriyel tasarım, baştan başa tasarım gibi bütünsel yaklaşımı sağlıyoruz.” (Röportaj: Reyhan Oksay Herkese Bilim ve Teknoloji 27 Temmuz 2018 Sayı: 122) Böylece bilimle sanat buluşturulmuş oluyor. Charles Darwin’nin söylediği sanılıyor: Bilim ve sanat bir kuşun iki kanadı gibidir. Bilim ve sanata önem veren toplumlar uçar, önem vermeyen toplumlarsa uçamaz, tavuk olur. O tavuğun önüne yem atarlar, arkasından yumurtalarını toplarlar.

     Rahmi Koç Bilim Ödülü’nü (2018) alan bilim insanı Metin Sitti (Prof. Dr.) gençlere sesleniyor: “(…) Bir dünya vizyonu kazanmaya çalışın, sosyal alanlar ve özellikle sanat da aynı şekilde önemli. Sadece bilimsel çalışmaya odaklanmak yerine kişisel olarak zevk aldığınız alanları saptamaya çalışın. Ben sulu boya resim yaptım, film yaptım. Bunların faydasını kendi mesleğim ve çalışma alanımda da hayli gördüm” ( Yüzak, 2018)

     Sanat eğitimi, bir ahlak eğitimidir de… Nurullah Ataç’ın (1968: 141) görüşü: “Bir toplumda ahlakın ilerlemesini, düzelmesini istiyor musunuz, o toplumda edebiyat, sanat merakını uyandırmaya, geliştirmeye çalışın. Çocuklara, gençlere şiirler, hikâyeler, romanlar okutturun, onları tiyatrolara, sinemalara gönderin. O hikâyelerin, romanların insanlarıyla tanışsınlar, onların hayatlarını, hayallerini yaşasınlar, öğrensinler, onların içlerini, böylece gerçekteki insanları da daha iyi anlarlar.”  Zafer Gençaydın da böyle düşünüyor: “Sanat ahlakın ta kendisidir. Birçoklarının sandığı gibi ahlak, ahlak dersi koymakla ya da kiliselerde, camilerde vaaz vermekle öğretilemez. Çünkü bir kural vardır, ahlak eğitimle değil, yaşamakla sağlanır. Sanat eğitiminin bizzat kendisi ahlak eğitimidir. Çünkü duyguları hazla beslenen insanlar kötülük düşünmezler” (Arslan, 2004: 61)

     Sanat, zevkleri inceltir, ruhları soylulaştırır. Edebiyat da öyle, insanı insan eder, insanı kendisine öğretir. Vazgeçilmez bir eğiticidir edebiyat. Duygu eğitimi sağlar, insanın duygu yönünü açar, açıklar, belli eder edebiyat (Uygur, 1969: 156).

     “İnsanın dünyası okuduğu kitaplarla, dinlediği müzikle bütünlenir, zenginleşir, çoğalır. Edebiyat, sanat düşünmeyi, eleştirmeyi, yorumlamayı, değerlendirmeyi öğretir insana. Beğeni yozlaşması, çarpık yapılanmalar, demokrasinin içselleştirilememesi de sanat eğitimi eksikliğindendir” (Oral, 2017: 13).

     21. yüzyıla (milenyum) girerken dilden dile dolaşan Avrupa kaynaklı bir fıkra bu. Sokak röportajı yapılıyor, soru şu: “Önceki yüzyılın adları B harfiyle başlayan üç ünlüsünü söyleyin.” Kime sorsalar yanıtlar aşağı yukarı aynı: Bonhof, Beckenbauer, Beckham… Bu yanıtlar karşısında röportajı yapanın canı sıkılmış, son sorduğu kişi de bu yanıtı verince,

     “ Be kardeşim, Bach, Brahms, Beethoven … Bunları bilmiyor musun?

     “Kusura bakma abi, 2. Ligle ilgilenmiyorum.

     Bu da bizden bir örnek, fıkra değil ama, gerçek. Hangi rüzgâr onu oraya attıysa (Şaşırtıcı değil tabii, hayvanat bahçesi müdürü TÜBİTAK’a yönetici olduktan sonra…), bir konservatuvar yöneticisi akşamüstü çalışma odalarını dolaşıyor. Bir odadan müzik sesi duyunca kapıyı açıyor, bir kız bir erkek öğrenci çalışıyorlar, kızlı erkekli…

      Sertçe soruyor,

      “Siz ne yapıyorsunuz burada?

       “Düet yapıyoruz hocam.”

       “Gidin o düetinizi ayrı odalarda yapın.”

     “Balkan Savaşı’nda Bulgarlar bizi yendi, çünkü onların operası vardı” Bu sözleri daha Önyüzbaşıyken söyleyen Mustafa Kemal.

     Umut Özgün Tezbaşaran’ın dediği gibi, “ Görmek, duymak, dokunmak, farklı düşünmek, duyumsamak, yaşamak için sanat… Göstermek, dokundurmak, farklı düşündürmek, duyumsatmak, yaşatmak için de sanat eğitimi…” (Şahin, 2007: 27)

     Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri bir tanıyı (teşhis) doğrulayan ayrıntıları sık sık kaçırıyorlarmış. Bu öğrencilere güzel sanatlar dersi verilmeye başlanınca, tanı yetilerinin geliştiği görülmüş (Şahin, 2007: 26).

     Sanat eğiticidir, empati yaratır. Empati de değişimin anahtarı olan farkındalığı besler, başka insanların acılarına karşı duyarlı olmayı sağlar. Sanata öncelik veren, yatırım yapan toplumda ırkçılık, cinsiyetçilik gibi önyargılar barınamaz. Sanatsever, sanat eğitimi almış, estetik duyarlığı gelişmiş bir insan - canlı, cansız - hiçbir şeye kolay kolay zarar vermez. Karaçi’deki yoksul mahallelerde açılan sanat merkezleri şiddetin azalmasında temel etmenlerden biri olmuştur. (Herkese Bilim Teknoloji Sayı: 62)

     “Kendimizi aldatmayalım. Toplumun bir sanat eğitimi yoktur. Estetik duyarlığı acınacak düzeydedir. (…) Örgütlü cehaletin bize kaç tren kaçırttığını hiç düşündünüz mü? Peki bu cehaletle 21. yüzyılın hangi basamağına ilişeceğiz?” (Kuban, 2019: 7) Oysa Atatürk uyarmıştı bizi: Sanatsız kalan bir ulusun hayat damarlarından biri kopmuş demektir.

     Bir bilgi: Leonardo da Vinci’nin doğum günü olan 15 Nisan UNESCO tarafından Dünya Sanat Günü olarak kabul edildi. İlk kez 2020’de kutlanacak. Öneri bizden, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği (Genel Başkan Bedri Baykam) önerdi.



                                KAYNAKÇA



Arslan, Mehmet (2004) “Çağdaşlaşma Bağlamında Köy Enstitülerinde Güzel Sanatlar Eğiti-

     minin Yeri ve Önemi” Yeniden İmece dergisi Ağustos 2004 Sayı: 4 (58-61)

Ataç, Nurullah (1968) Sözden Söze-Ararken İstanbul: Varlık Yay.

Gel, H. Yücel (1996) “Sanat Eğitimi ve Yaratıcılık” Çağdaş Eğitimde Sanat 2. Baskı

     İstanbul: Demet Yay/ÇYDD Yay: 9 (37-51)

Gürsöz, Hatice Kumbaracı (2013) “Atatürk ve Sanat” Bütün Dünya dergisi Ekim 2013

     (23-25)

Kuban, Doğan (2017) “Musiki, Resim ve Matematiksiz Uygarlık Olmaz” Herkese Bilim

     Teknoloji dergisi 2 Haziran 2017 Sayı: 62 (12-13)

___________  (2019) “Rönesans’tan Bu Yana Topallıyor muyuz?” Herkese Bilim Teknoloji

     dergisi 23 08.2019  Sayı: 178  

Oral, Zeynep (2017) “Sanat İnsan Olmaya Yarar” Herkese Bilim ve Teknoloji dergisi

     2 Haziran 2017 Sayı: 62 (13-14)

Şahin, Şükran (2007) “Sanat Eğitiminin Gerekliliği” abece dergisi Mart 2007 Sayı: 247

     (25-28)

Telli, Hidayet (2004) “Neden Sanat Eğitimi?” Yeniden İmece dergisi Ağustos 2004 Sayı: 4

     (37-45)

Uygur, Nermi (1969) İnsan Açısından Edebiyat İstanbul: İÜEF Yay:1468

Yüzak, Özlem (2018) “Vah Vah Sen Türkiye’de mi Kaldın?” Cumhuriyet, 23.11. 2018





(*) Bu yazı ÇAĞDAŞ EĞİTİM KOOPERATİFİ’nin e- dergisi olan ÇAĞDAŞ BAKIŞ’ta    (Aralık 2019 Sayı: 33) yayımlanmıştır. (95-96)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder