TOPLUMUN HAYAT DAMARLARINDAN BİRİ: SANAT (*)
Recep Nas
Çok söyledim, müfettişken öğretmenlere, üniversitedeyken öğretmen
adaylarına, dedim ki hep, bana sorarsanız en önemli ders – tabii hepsi önemli
ama – resim-iş, müzik, beden eğitimidir. Ne ki bu dersler bildim bileli üvey
evlat işlemi görmüştür. Bu derslerde bir üst okulun sınavlarına hazırlık
yapıldığına tanık oldum, içim yana yana… Oysa duyuşsal alanın amaçlarının
gerçekleşmesinde, duygusal zekânın gelişmesinde payı yüksek olan dersler
bunlar.
TV’de dinledim, bir öğretmen anlattı. Resim-iş dersinde öğrenciler,
“Öğretmenim bizi günaha sokuyorsunuz” diyorlar.
“Neden o?”
“Öğretmenim, resim yapmak günahmış”
Resim yapmak, şarkı söylemek çocuklarda içsel bir yönelim, içgüdüsel bir
eylem, sanata açılan bir kapı. Oğlumun küçücükken ilk şarkısı, boynuna asılı
trampete vurarak söylediği, ‘damba dumbu li’
Resim yasağı, Ortodoks Kilisesi’ne karşı çıkan Bizans papazlarının uzun
süre savundukları ikonoklast akımının İslam söylemine sonradan aktarılmıştır. Bedevi
Araplar resim, heykel yapmıyorlardı ki, yapılmayan şey neden yasaklansın… (Kuban,
2017: 12-13)
Atatürk söylüyor: “Bir ulus ki resim yapmaz, bir ulus ki heykel yapmaz,
bir ulus ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz, itiraf etmeli ki o ulusun
ilerleme yolunda yeri yoktur. Oysa bizim ulusumuz, gerçek özellikleriyle uygar
ve ileri olmaya layıktır ve olacaktır” (Gürsöz, 2013: 24)
Sanat yoluyla çocuk sadece bakmayı değil, görmeyi de öğrenir.
İncelikleri ayrımsar, bilişsel yetilerinin yanı sıra duyarlığı da gelişir.
Kendini tanır, kendini anlatır. Duygularını, düşüncelerini dışa vurur. Özgüven
kazanır. Daha önce kurulmamış ilişkileri kurar, yeni düşünler, yeni ürünler
ortaya çıkarır, böylece yaratıcı olur. Güzelliklerden zevk alacak,
çirkinliklerden tedirgin olabilecek bir duyarlık geliştirir. İşe, emeğe saygılı
olur.(Gel, 1996: 43)
“Sanat eğitimi önce estetik bir çevre yaratabilen, çevresini değiştirebilen
insan tipi yetiştirir. Estetik bir çevre ise estetik bir yaşam demektir.
Estetik bir yaşamsa ruh sağlığı demektir. Demek ki sanat eğitimi ruh sağlığı
yerinde insanlar yetiştirir” ( Arslan, 2004: 61)
Sanat eğitimi, ayrıca görsel düşünme eğitimidir, zihnin, duyguların,
elin gücünü birleştiren en etkili eğitim aracıdır (Gel, 1996: 42 - Telli, 2004: 43) İnci San’ın dediği gibi,
“Kendine güvenli, bağımsız ve yeteneklerini sonuna dek kullanabilen, kendisiyle
birlikte çevresini de yönlendirebilen, çevreye, topluma saygı ve sorumluluk
duyan, coşkulu, fakat dengeli, akıllı ve duyarlı insanlar kazandırmaktır sanat
eğitiminin amacı” (Şahin, 2007: 28)
Sanatın tek dili vardır, insanlığın ortak dilidir bu, kaynaştırıcı,
birleştirici… Jacques Ranciére’nin deyişiyle, sanat ortak yaşam biçimi üretir,
kültüre, siyasaya doğrudan etki eden yönlendirici bir araçtır. Öyle ki matematik,
resim, musiki uygar yaşamın ayrılmaz öğeleridir (Kuban, 2017: 12-13)
Erdal Atabek “Bilim savaşa da hizmet edebilir” diyor, “ama sanat sadece
barışa hizmet eder” (Cumhuriyet, 14.08.2017) Savaşın tüm yıkımını anlatan Pablo
Picasso’nun ‘Guernica’ adlı tablosunu (1937) anımsayın. Alman general,
Picasso’ya soruyor,
“Bu tabloyu siz mi yaptınız?”
“Ben yapmadım, siz yaptınız!”
STEM yetmiyor artık, STEAM deniyor. Elektronik Mühendisi Şirin
Tekinay’dan (Prof. Dr) dinleyelim.
“Eğitim sistemimiz çocuklarımızı sayısal-sözel diye bölüyor. İnsan beyninin
içinde böyle bir bölünme yok. STEM deniyor öte yandan. Bilim, teknoloji,
mühendislik ve matematik olarak bilinen bu sistemin içine insanın
bütünselliğini de teslim edip sanatı da (art) koyup ‘A’yı da ekleyerek STEAM demek istiyoruz. Bunun için
sanatı da katarak endüstriyel tasarım, baştan başa tasarım gibi bütünsel
yaklaşımı sağlıyoruz.” (Röportaj: Reyhan Oksay Herkese Bilim ve Teknoloji 27
Temmuz 2018 Sayı: 122) Böylece bilimle sanat buluşturulmuş oluyor. Charles Darwin’nin
söylediği sanılıyor: Bilim ve sanat bir kuşun iki kanadı gibidir. Bilim ve
sanata önem veren toplumlar uçar, önem vermeyen toplumlarsa uçamaz, tavuk olur.
O tavuğun önüne yem atarlar, arkasından yumurtalarını toplarlar.
Rahmi Koç Bilim Ödülü’nü (2018) alan bilim insanı Metin Sitti (Prof.
Dr.) gençlere sesleniyor: “(…) Bir dünya vizyonu kazanmaya çalışın, sosyal
alanlar ve özellikle sanat da aynı şekilde önemli. Sadece bilimsel çalışmaya
odaklanmak yerine kişisel olarak zevk aldığınız alanları saptamaya çalışın. Ben
sulu boya resim yaptım, film yaptım. Bunların faydasını kendi mesleğim ve
çalışma alanımda da hayli gördüm” ( Yüzak, 2018)
Sanat eğitimi, bir ahlak eğitimidir de… Nurullah Ataç’ın (1968: 141) görüşü:
“Bir toplumda ahlakın ilerlemesini, düzelmesini istiyor musunuz, o toplumda
edebiyat, sanat merakını uyandırmaya, geliştirmeye çalışın. Çocuklara, gençlere
şiirler, hikâyeler, romanlar okutturun, onları tiyatrolara, sinemalara gönderin.
O hikâyelerin, romanların insanlarıyla tanışsınlar, onların hayatlarını,
hayallerini yaşasınlar, öğrensinler, onların içlerini, böylece gerçekteki
insanları da daha iyi anlarlar.” Zafer
Gençaydın da böyle düşünüyor: “Sanat ahlakın ta kendisidir. Birçoklarının
sandığı gibi ahlak, ahlak dersi koymakla ya da kiliselerde, camilerde vaaz
vermekle öğretilemez. Çünkü bir kural vardır, ahlak eğitimle değil, yaşamakla
sağlanır. Sanat eğitiminin bizzat kendisi ahlak eğitimidir. Çünkü duyguları
hazla beslenen insanlar kötülük düşünmezler” (Arslan, 2004: 61)
Sanat, zevkleri inceltir, ruhları soylulaştırır. Edebiyat da öyle,
insanı insan eder, insanı kendisine öğretir. Vazgeçilmez bir eğiticidir
edebiyat. Duygu eğitimi sağlar, insanın duygu yönünü açar, açıklar, belli eder
edebiyat (Uygur, 1969: 156).
“İnsanın dünyası okuduğu kitaplarla, dinlediği müzikle bütünlenir,
zenginleşir, çoğalır. Edebiyat, sanat düşünmeyi, eleştirmeyi, yorumlamayı,
değerlendirmeyi öğretir insana. Beğeni yozlaşması, çarpık yapılanmalar,
demokrasinin içselleştirilememesi de sanat eğitimi eksikliğindendir” (Oral,
2017: 13).
21. yüzyıla (milenyum) girerken dilden dile dolaşan Avrupa kaynaklı bir
fıkra bu. Sokak röportajı yapılıyor, soru şu: “Önceki yüzyılın adları B harfiyle
başlayan üç ünlüsünü söyleyin.” Kime sorsalar yanıtlar aşağı yukarı aynı:
Bonhof, Beckenbauer, Beckham… Bu yanıtlar karşısında röportajı yapanın canı
sıkılmış, son sorduğu kişi de bu yanıtı verince,
“ Be kardeşim, Bach, Brahms, Beethoven … Bunları bilmiyor musun?
“Kusura bakma abi, 2. Ligle ilgilenmiyorum.
Bu da bizden bir örnek, fıkra değil ama, gerçek. Hangi rüzgâr onu oraya
attıysa (Şaşırtıcı değil tabii, hayvanat bahçesi müdürü TÜBİTAK’a yönetici
olduktan sonra…), bir konservatuvar yöneticisi akşamüstü çalışma odalarını
dolaşıyor. Bir odadan müzik sesi duyunca kapıyı açıyor, bir kız bir erkek
öğrenci çalışıyorlar, kızlı erkekli…
Sertçe soruyor,
“Siz ne yapıyorsunuz burada?
“Düet yapıyoruz hocam.”
“Gidin o düetinizi ayrı odalarda yapın.”
“Balkan Savaşı’nda Bulgarlar bizi yendi, çünkü onların operası vardı” Bu
sözleri daha Önyüzbaşıyken söyleyen
Mustafa Kemal.
Umut Özgün Tezbaşaran’ın dediği gibi, “ Görmek, duymak, dokunmak, farklı
düşünmek, duyumsamak, yaşamak için sanat… Göstermek, dokundurmak, farklı
düşündürmek, duyumsatmak, yaşatmak için de sanat eğitimi…” (Şahin, 2007: 27)
Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri bir tanıyı (teşhis)
doğrulayan ayrıntıları sık sık kaçırıyorlarmış. Bu öğrencilere güzel sanatlar
dersi verilmeye başlanınca, tanı yetilerinin geliştiği görülmüş (Şahin, 2007:
26).
Sanat eğiticidir, empati yaratır. Empati de değişimin anahtarı olan
farkındalığı besler, başka insanların acılarına karşı duyarlı olmayı sağlar.
Sanata öncelik veren, yatırım yapan toplumda ırkçılık, cinsiyetçilik gibi
önyargılar barınamaz. Sanatsever, sanat eğitimi almış, estetik duyarlığı
gelişmiş bir insan - canlı, cansız - hiçbir şeye kolay kolay zarar vermez.
Karaçi’deki yoksul mahallelerde açılan sanat merkezleri şiddetin azalmasında
temel etmenlerden biri olmuştur. (Herkese Bilim Teknoloji Sayı: 62)
“Kendimizi aldatmayalım. Toplumun bir sanat eğitimi yoktur. Estetik
duyarlığı acınacak düzeydedir. (…) Örgütlü cehaletin bize kaç tren kaçırttığını
hiç düşündünüz mü? Peki bu cehaletle 21. yüzyılın hangi basamağına ilişeceğiz?”
(Kuban, 2019: 7) Oysa Atatürk uyarmıştı bizi: Sanatsız kalan bir ulusun hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
Bir bilgi: Leonardo da Vinci’nin
doğum günü olan 15 Nisan UNESCO
tarafından Dünya Sanat Günü olarak
kabul edildi. İlk kez 2020’de kutlanacak. Öneri bizden, Uluslararası Plastik
Sanatlar Derneği (Genel Başkan Bedri Baykam) önerdi.
KAYNAKÇA
Arslan, Mehmet (2004) “Çağdaşlaşma
Bağlamında Köy Enstitülerinde Güzel Sanatlar Eğiti-
minin Yeri ve Önemi” Yeniden İmece
dergisi Ağustos 2004 Sayı: 4 (58-61)
Ataç, Nurullah (1968) Sözden Söze-Ararken İstanbul: Varlık
Yay.
Gel, H. Yücel (1996) “Sanat Eğitimi ve
Yaratıcılık” Çağdaş Eğitimde Sanat 2.
Baskı
İstanbul: Demet Yay/ÇYDD Yay: 9 (37-51)
Gürsöz, Hatice Kumbaracı (2013) “Atatürk
ve Sanat” Bütün Dünya dergisi Ekim
2013
(23-25)
Kuban, Doğan (2017) “Musiki, Resim ve
Matematiksiz Uygarlık Olmaz” Herkese
Bilim
Teknoloji dergisi 2 Haziran 2017
Sayı: 62 (12-13)
___________ (2019) “Rönesans’tan Bu Yana Topallıyor
muyuz?” Herkese Bilim Teknoloji
dergisi 23 08.2019 Sayı: 178
Oral, Zeynep (2017) “Sanat İnsan Olmaya
Yarar” Herkese Bilim ve Teknoloji
dergisi
2 Haziran 2017 Sayı: 62 (13-14)
Şahin, Şükran (2007) “Sanat Eğitiminin
Gerekliliği” abece dergisi Mart 2007
Sayı: 247
(25-28)
Telli, Hidayet (2004) “Neden Sanat
Eğitimi?” Yeniden İmece dergisi
Ağustos 2004 Sayı: 4
(37-45)
Uygur, Nermi (1969) İnsan Açısından Edebiyat İstanbul: İÜEF Yay:1468
Yüzak, Özlem (2018) “Vah Vah Sen
Türkiye’de mi Kaldın?” Cumhuriyet,
23.11. 2018
(*) Bu yazı ÇAĞDAŞ EĞİTİM KOOPERATİFİ’nin e-
dergisi olan ÇAĞDAŞ BAKIŞ’ta (Aralık
2019 Sayı: 33) yayımlanmıştır. (95-96)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder