21 IŞIK: KÖY ENSTİTÜLERİ (*)
Köy Enstitüleri tarihsel koşulların, toplumsal gerçeklerin ürünüdür, öz
be öz bizimdir, özgündür. Genç, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin gereksindiği
insanı yetiştirme arayışlarının ürünüdür.
Suskun,
çekingen köylü çocukları nasıl oldu da, nasıl bir eğitimden geçtiler de
konuşan, tartışan, hak arayan, sorgulayan, eleştirel düşünen, sözünü
sakınmayan, başı dik bireyler oldular? İşte üzerinde düşünülecek, bugün de
yararlanılacak olan, bu kurumlarda yaratılan eğitim iklimi, ortamı, oluşturulan
‘hava’…
Köy Enstitüleri, köy çocukları için ikinci bir dölyatağı oldu, yeniden
doğdular orda. Çekinik kalmış yetenekleri, gizilgüçleri, bastırılmış
yatkınlıkları ortaya çıktı, serpildi, gelişti. Orda iş, tarım vardı, sanat, müzik, tiyatro
vardı, kültür vardı.
Köy Enstitüleri, köy çocuklarını sevgiyle, saygıyla kucakladı, bağrına
bastı, kabul etti. Söz hakkı tanıdı, dinledi onları. Köy Enstitülerinin verimli
toprağı bu ‘tohumları’ meyveye dönüştürdü. 600 yıl sustunuz. Susmayın, konuşun,
düşünce üretin, dendi onlara.
Köy Enstitülerindeki eğitim, iş için, iş içinde, işle eğitimdi. İsmail Hakkı Tonguç, iş, elinizden önce
kafanızdan çıkmalı diyordu. Aslolan insanı bütüncül yetiştirmekti. İş ahlakı
edinerek kendilerini, insanca yaşanacak biçimde çevrelerini değiştirmeyi
öğreniyorlardı.
Anahtar sözcük imeceydi. Yarışma yok, işbirliği, dayanışma vardı.
Yeğlenen, bir kişinin dev adımı değil, bin kişinin insan adımlarıydı. Emek en
yüce değerdi. Savsöz şuydu: Bayramlarda çalışalım, bayramlar için…
‘Cumartesi Toplantıları’ yapılırdı. Müdür,
öğretmen, öğrenci, herkes orda. Herkesin söz hakkı var. Eleştiriyorlar,
eleştiriliyorlar, tartışıyorlar, özgür bir ortam var. Müdürün önerisi bile
reddedilebiliyor.
Köy çocuğu donanıp aydınlanarak köye dönecek, köy, eğitim yoluyla
içerden canlandırılacaktı. Köylünün, uygun yöntemlerle, uygun ortamlarda
eğitilerek kendi yazgısını kendisinin değiştirmesi amaçlanmıştı.
Peki, sorulmamalı mı, düşünen, yurtsever, emeğe saygılı bu köy
çocuklarını yetiştiren yöneticilerin, eğiticilerin bunca özverili, çalışkan
olmalarının nedeni, kaynağı neydi? Denebilir ki, bütün dünyada saygı yaratan Türkiye
Cumhuriyeti’nin onurlu yurttaşları olduklarının bilincindeydiler. Aydınlanma
için çoban ateşlerini köy köy, okul okul yakan Prometheus’ları yetiştirdiler.
Köy Enstitüleri de, Cavit Orhan Tütengil’in
deyişiyle, Türkiye haritamızın 21 köşesinden bize bakan akıl ve umut
gözleriydi.
Kapatıldı Köy Enstitüleri. Neden? Yurtsever, üreten, aydın ve aydınlatan,
uyandıran insanlar yetiştirdiği için… Neden? Köylü yoksul, cahil kalsın da
sömürene kul köle olsun, avuç açsın, üstelik ona duacı olsun diye. Kimler
kapattı? Milletin kazancının milletin kesesine girmesini, köylünün efendi
olmasını istemeyenler…
Kapattılar Köy Enstitülerini, Türkiye’nin ışığını söndürdüler.
(*)
Bu
yazı Cumhuriyet gazetesinde (16 Nisan 2021) yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder