16 Ekim 2019 Çarşamba

KİTAP İNCELEMESİ


                                   ORTAOKULLAR İÇİN VATANDAŞLIK BİLGİLERİ (*)



                                                                                                                                Recep Nas (1)





     İncelediğim kitap şu bölümlerden oluşmuştur: (2)

     I. Bölüm

     A. İnsan ve Toplum

     B. Toplum Hayatını Düzenleyen Kurallar



     II. Bölüm

A.    Aile Topluluğu

B.     Ailede Demokratik Hayat



     III. Bölüm

A.    Eğitim ve Öğretim

B.     Okulda Demokratik Hayat

C.     Plan ve Planlı Çalışma



     IV. Bölüm

A.    Devlet ve Devlet Şekilleri

B.     Ülke (Vatan)



     V. Bölüm

     A. Demokrasi Nedir?

     B. Demokrasinin Tarihçesi

     C. Bugünkü Demokrasi Anlayışı



     VI: Bölüm

A.    Anayasamız

B.     Devletin Yasama Görevi

C.     Devletin Yürütme Görevi

D.    Devletin Yargı Görevi



     VII. Bölüm

     Hürriyetçi Demokraside Temel Hak ve Ödevlerimiz

A.    Genel Hükümler

B.     Kişinin Hak ve Ödevleri

C.     Sosyal ve Ekonomik Haklar

D.    Siyasi Haklar ve Ödevler

E.     Olağanüstü Yönetim Usulleri

F.      Vatan Hizmeti

G.    Vergi Ödevimiz

_______________________________

(1)   Uludağ Üniversitesi Eğitim Yüksekokulu Öğretim Görevlisi

(2)   Alt başlıklar yazılmamıştır.





VIII. Bölüm

A.    Trafik Teşkilatı

B.     Trafik Kuralları

C.     Trafik Kazaları



     IX. Bölüm

     Yurtta Sulh, Cihanda Sulh

A.    Barışın Önemi

B.     Milletlerarası Barışın Sağlanması



Program



     “Ortaokul Vatandaşlık Bilgileri Programı” 29.7.1985 gün ve 2193 sayılı MEB Tebliğler Dergisi’nde yayımlanmıştır.

     Öncelikle bu programın eleştirisini yapalım.

     Bir eğitim programının başlıca öğeleri şunlardır:

     1. Hedefler

     2. İçerik

     3. Eğitim Durumları (eğitim süreçleri)

     4. Değerlendirme (sınama) Etkinlikleri

     Bu programda hedefler ve içerik var. Ama eğitim durumlarıyla değerlendirme etkinliklerine yer verilmemiştir. Kuşkusuz ki, bu çok büyük bir eksikliktir, program geliştirme açısından bağışlanmayacak bir durumdur. Böyle önemli eksiklikler olunca da, bu, bir eğitim programı olmaktan öte ‘konular listesi’ durumundadır.

     Eğitim durumu, belli bir süre içinde bireyi etkileme gücündeki dış koşullardır. Başka bir deyişle, eğitim durumu, öğrencilerde istendik davranış oluşturmak için düzenlenen uyarıcıların tümüdür. (3) Öğrencinin eğitildiği (istendik davranışların kazanıldığı) bir süreç olarak eğitim durumu programın önemli bir öğesidir. Sınama durumları da öyle, değerlendirmesiz bir eğitim etkinliği düşünülemez.

     “Ortaokul Vatandaşlık Bilgileri Programı”nda ‘amaçlar’ başlığı altında on maddede sıralanan uzun tümceler program geliştirme açısından ‘hedef’ değil, öğretmenin görevleridir. Hedef, öğrencilerin ya da öğretmenlerin değil, belli öğrenme etkinliklerinin olmalıdır. Onun için öğretmenin görevi hedef olarak yazılmaz. Bu hedeflere ulaşacak olan öğrenci olduğuna göre, hedefler ‘öğrenci davranışına dönük’ olarak yazılmalıdır. Kazandırmak, geliştirmek, sağlamak gibi sözcükler öğretmenin görevini belirtmektedir. Oysa hedef, yalnızca öğrenme ürününü anlatmalı; bilişsel, duyuşsal, devimsel alanlardan birinin basamağıyla ilgili olmalıdır. Hedef, kendisin ulaşması için öğrencinin hangi yaşantılardan geçirileceğine, nasıl değerlendirme yapılacağına ilişkin ipuçları verecek biçimde açık seçik olmalıdır. Sözü edilen programın ‘amaç’ tümcelerinde bu niteliklerin hiçbiri yok.

     Ayrıca, hedefler davranışa dönüştürülmelidir. Bireyin bilgi, güç, beceri, yetenek, alışkanlık, tutum, ilgi vb. gibi özelikler geliştirip geliştirmediği davranışlara bakılarak yoklanır. Böylece gözlenebilir ya da ölçülebilir davranışlara dönüştürülen hedeflerin nasıl ve ne yolla gerçekleştirileceği, hangi yaşantıların planlanacağı açıklık, belirginlik kazanır. Hedeflerin oluşturacağı davranışlar belirlenmeden ölçme aracı hazırlanamaz. Değerlendirme işleminin yapılabilmesi için hedeflerin davranışlara dönüştürülmesi gerekir.

     Sekizinci hedefi ele alalım: “Demokratik zihniyetin hâkim olduğu bir atmosfer içinde kendi kendilerini yönetmelerine, okul içinde ve dışında sorumluluk yüklenmelerine imkân ve fırsat sağlayarak öğrencilerin demokrasiyi bizzat yaşayan, uygulayan kişiler olarak yetişmesini sağlamak” Bu hedef, çağdaş bir içerikle kenetli olması bakımından güzel… Ama bu hedefe götürücü eğitim durumları oluşturulamayınca, öğrenciler eğitimsel yaşantılardan geçirilemeyince boşlukta kalır hedef, gerçekleşmez. Yazık ki bugün de olan budur.





     İçerik



     Programın açıklamalarında, bu dersin ‘bilgi kazandıran bir ders olmaktan çok, öğrencilere belli düşünce ve davranışlar kazandırmayı hedeflediği’ belirtilmesine karşın, bu şişirilmiş içerikle çocukların beyinlerine kuru bilgiler yığılabilir ancak. Öyle ki, kitapta devlet şekillerinden tutun da siyasal örgütlenmeye, askerlik yoklamalarına, vergi çeşitlerine, Anayasa Mahkemesi üyelerinin kaç yaşında emekli olduklarına, il ve ilçe trafik kurullarının görevlerine kadar değişik konulara en ince ayrıntılarıyla madde madde yer verilmiştir.

     Kullanılmayan bilgi yüktür. 13-14 yaşlarında olan ortaokul öğrencisi bunca bilgiyi nerede, nasıl kullanacaktır? Kullanılmayan bilgi unutulur gider. Çocuk bilgiyi özümsemeli, kendine mal etmelidir. Günümüzde öyle bilgi birikimi var ki, bunların hangisi öğrencilere verilecek? Bu bilgi birikiminden en gerekliler seçilse bile, yine de bunları öğrencinin belleğine yığmak gerekmez. Çünkü günümüzde bu bilgileri depolayacak, saklayacak birçok araç geliştirilmiştir. Basılı kaynaklar, plaklar, kasetler, disketler vb. Kaldı ki bilgiler zamanla eskir, değişir. Mutlak bilgi yoktur, bilimsel bilgi görelidir. Öyleyse çocuk bilgi hamalı olacağına, ilgisi yönünde, gereksinme duyduğu zaman hangi bilgiyi nerden, nasıl elde edeceğini öğrenmeli, kısaca, öğrenmeyi öğrenmelidir. Ertürk’ün dediği gibi, “ürün olarak bilim, süreç olarak bilime göre daha çok değişime uğramaktadır. Onun için bilimin içeriği yerine, yöntemine önem vermek gerekmektedir.” (3)

      Eğitim durumları hem tatmin edici olmalı hem de öğrenci düzeyine uygun olmalıdır. Öğrencinin gücünün altında ya da çok üstünde olan eğitim durumları geçerli öğrenme yaşantı sağlamaz, sonuçta istenilen davranış da oluşmaz.

     İçerik, olguların, olayların ezberlenmesi için ansiklopedik olarak bir araya getirilmesi değil; yaşam alanlarının anlam taşıyan bölümlerinin etkin bir çabayla düzenlenmesidir. Yukarda da değinildiği gibi, bir öğretim programına insanoğlunun/kızının bugüne kadar geliştirdiği içeriğin tümünü koymak olanaksızdır. Öyleyse içerik seçimine ilişkin şu ölçütlere uymak gerekir: (4)

1.      Toplumsal Yarar

     

      Çocukların ulusal kalkınmaya katkıda bulunacak biçimde eğitilmeleri için neleri öğrenmeleri, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilmek için nelerle donanmaları gerekir?

2.      Bireysel Yarar



      Bireyin gelişimine katkıda bulunabilmesi için içeriğin nasıl oluşturulması gerekir?

3.      Öğrenme



      İçerik, öğrenciler için anlamlı mıdır? İlgilerine, gereksinmelerine uygun mudur?   



      Öğrenciler, bu ölçütlere göre düzenlenmemiş olan içeriği anlamadan, özümsemeden ezberlemek zorunda kalırlar. Sözgelimi öğretmen, askere çağrılma işlemi nasıl yapılır, diye bir soru sorsa, öğrenci şunları söylemek ya da yazmak zorundadır: “Askerlik şubeleri, toplanması gerekenlerin listesini yapar, altına da hangi gün şubede bulunmaları gerektiğini de yazar. Listeleri en büyük mülki amire gönderir. Mülki amir listeleri jandarma ve polis vasıtası ile mahalle ve köy muhtarlarına gönderir. Listenin biri ilgili muhtarlıkça imzalanıp

(3)   Selahattin Ertürk, Eğitimde ‘Program’ Geliştirme, 1984 Yelkentepe Yay.

(4)   Fatma Varış, Eğitimde Program Geliştirme,1988 AÜEBF Yay. (155-157)

mühürlendikten sonra askerlik şubesine geri verilir.”(s. 170) Henüz askerlik çağına

 gelmemiş çocuklar için bu bilgiler onlarda derse karşı soğukluk yaratmaktan başka ne işe

 yarar? Üstelik öğrenciler lise son sınıfta Milli Güvenlik dersi göreceklerdir.

     Yazarların da belirttikleri gibi “ayrı bir dersin konusuna girmekle beraber” din ve din kurallarına bol bol yer verilmiştir. (s. 22)

     Şöyle:

     “Yalan din kurallarına göre de haramdır.”  (s. 16)

    “ Güzel ahlaklı ve temiz vicdanlı bir insana yakışır biçimde hareket etmek, dinin de istediği ve değer verdiği bir davranış biçimidir.” (s. 27)

      “Aklı başında herkes, hırsızlığı, rüşvet almanın ve vermenin kötülüğünü, ahlaka ve dine olduğu kadar hukuka da aykırı olduğunu bilir.” (s. 45)           

      Devlet tanımı dinsel açıdan da yapılmıştır: “Dini açıdan devlet, Allah’ın insanların hayrına meydana getirdiği teşkilattır.” (s. 72)

     Bu kitapta din kuralları, laiklik ilkesine aykırı olarak toplum yaşamını düzenleyen kurallar içinde sayılmakta, “insanoğlu, sonuç olarak ne evrenin ne de evrendeki bir varlığın kendiliğinden olamayacağına, evreni yaratan ve yöneten üstün bir yaratıcının varlığına inanmıştır. (…) Bir dine inanan ve onun icaplarını yerine getiren kişi kalbini kötülüklerden, kin ve nefretten arındırır; sevgi, iyilik gibi güzel duygularla doldurur” denilmektedir. Belli ki, bu sözleri okuyan çocuk dinsel bir zorlamayla karşı karşıya getirilmektedir. Örnek olarak da,  “Kamu âlem birdir bize”, “Çok aradım bulamadım/Buldum insan içinde” diyen yüreği insan sevgisiyle çarpan Yunus Emre’ye sığınılmakta, “Allah sevgisiyle dolu bir Yunus Emre’den ne ahlaka ne de hukuka aykırı bir davranış bekleyemeyiz” denilmektedir. Gerçi yazarlar, her bireyin bir Yunus Emre olmasını düşünmüyorlar, ama “imanlı olan ve dinin icaplarını elinden geldiğince yerine getirmeye çalışan herkesin bu kaynaktan karınca kararınca nasibini aldığını veya alabileceğini pekâlâ” düşünebiliyorlar. (s. 22) Bin dereden su getirilerek çocuğa verilmek istenen ileti şudur: Ancak dindar olan ahlaklı olur.

     İlginçtir, kitapta dinsel kurallar hep övülürken, “İslami aile tipi” eleştirilmekte; bu aile tipinde kadın-erkek eşitliği olmadığı, erkeğin dört kadınla evlenebildiği ve tek yönlü kararla eşini boşayabildiği belirtilmektedir. Evlenme, boşanma ve miras kurallarının “dini esaslar”a göre yürütülmesi olumsuz bir olgu olarak vurgulanmaktadır. (s. 31)

     Bir araştırmadan söz edilmekte, ama kaynak gösterilmemektedir. (s. 33) Çocukların rapor yazarken yararlandıkları kaynakları yazmaları gerektiğine göre, okudukları kitabın bu konuda örneklik etmesi beklenir.

     1988 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 1. Maddesine göre 18 yaşına kadar her insan çocuk sayılır. Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 9. İlkesine göre de çocuk uygun bir yaşa gelmeden çalıştırılmamalıdır. Oysa bu kitabın yazarlarına göre, “simit satarak, ayakkabı boyayarak çalışmak ayıp değil, tam tersine takdire değer bir harekettir.” Ayrıca yazarların ‘alışkanlıkları’ gereğince bu konu da hemen dine dayandırılmakta. “çalışmak ibadetten sayılır” denilmektedir. (s. 38)

     “(…) Bir milletin hür ve bağımsız olmaması, o milletin fertleri için yeterince aşağılayıcı, alçaltıcı bir durumdur, bir kara lekedir” denilmekte, ama son yıllarda söylenmeye başlanan ‘karşılıklı bağımlılık’ deyimi, İMF’nin Türkiye’ye dönük işlevi tartışmaya açılmamaktadır. (s. 44) Öğrencileri “milli konularda hassas” olarak yetiştirmek istiyorsak, bağımsızlığı yalnızca siyasal bağımsızlık olarak algılamamalı, Atatürk’ün belirttiği gibi ‘tam bağımsız’lıktan söz edilmeli, özellikle Yurttaşlık Bilgisi dersinde yurda ilişkin gelişen olaylar sınıfta tartışılmalıdır. Daha doğru bir deyişle, konular yaşamdan alınmalı, sonuçları yaşama bağlanmalıdır.

     “1961 Anayasası, toplumda büyük değişmeler sebebiyle ortaya çıkan olaylara cevap veremeyecek bir duruma gelmişti. Kısaca, toplum için yeterli olmaktan uzak duruma düşmüştü.” 1961 Anayasası’nın rafa kaldırılıp, 1982 Anayasası’nın hazırlanma gerekçesi böyle belirtiliyor kitapta. (s. 105) Oysa 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlük, tanıdığı toplumsal haklar halkımıza çok görülmüş, yaşama geçirilmeyip kâğıt üzerinde bırakılmış, sonunda kâğıt üzerinden de silinmiştir.  1970’lerin başlarında zamanın bir devlet yetkilisi, 1961 Anayasası’nın yarattığı özgürlük ortamından yakınarak “toplumsal gelişme, ekonomik gelişmeyi aştı, bunun durdurulması gerekir” diyebilmiştir. Yukardaki alıntıda belirtilen ‘büyük değişmeler’, bunların yol açtığı ‘olaylar’ nelerdir? Bunlara açıklık getirilmemiştir. 1961 Anayasası, “toplum için yeterli olmaktan uzak duruma düşmüş”müş, getirdiği sınırsız düşünce özgürlüğü nedeniyle mi? “Ortaya çıkan olaylar”dan kastedilen şiddet olaylarıysa, Soysal’ın dediği gibi “1961 Anayasası’nın hiçbir yerinde şiddet olaylarına cevap veren herhangi bir hükme rastlanamaz.” (5)

     Kitapta temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında devletin gücü vurgulanırken, - 1982 Anayasası’nın 49. Maddesinde “Devlet (…) işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır” denmesine karşın – devletin, toplumsal ve ekonomik hakların hepsini yerine getiremeyebileceği, bu hakların yerine getirilmemesinden ötürü de hiç kimseye karşı borçlu olmayacağı, işsizlere iş sağlayamazsa sorumlu tutulamayacağı belirtilmektedir. (s.161) Kısacası, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında devlet güçlü gösterilirken, bunların sağlanmasında güçsüz, sorumsuz gösterilmektedir.

     Trafik kazalarının nedenleri sıralanırken, asıl nedenin yanlış ulaşım politikası, karayolu taşımacılığına ağırlık verilmesi olduğu göz ardı edilmekte, bu uygulamanın nedenleri tartışılmamaktadır. Türkiye’de toplu yük taşımacılığının % 79’u karayoluyla yapılmaktadır. Bu oran Avrupa ülkelerinde % 26’dır (6)



     Görsel Düzen



     Baskı kötü, kullanılan kâğıt niteliksiz. Yalnızca dört fotoğraf var, bunların baskıları da kötü. Tek harita var, o da anlaşılırlıktan yoksun. Oysa ünitelerin resim, fotoğraf, grafik, karikatür gibi görsel öğelerle beslenmesi; bunların, konunun anlaşılmasına yardımcı olacak, içeriğin anlamını destekleyecek biçimde kullanılması gerekir.

     Ders kitabı sevimli, albenili, çekici, okumaya özendirici olmalıdır. Bunun için masraftan kaçınmamak gerekir. Bu kitapta bu özellikler yok.

    

     Yöntem



     Her bölümün başına ‘Hazırlık Çalışmaları’ başlığı altında sorular konmuş. Bu soruların, bilgi kazandırmak yerine, üniteye ilgi çekmeye, ısındırmaya, çocukların meraklarını kamçılamaya dönük; gözlemlemeye, incelemeye, okumaya yönlendirici olması gerekir.

     Kitaptaki ‘hazırlık soruları’na bu özellikler yeterince yansımamıştır.

     Kitapta hiç okuma parçası yok, olmalıydı. Çağdaş yazarlara ilişkin özgün okuma parçaları kitaba renk katar, öğrencinin ilişini çeker, anlayarak öğrenmeye yardımcı olur. Dahası, çocuğun çağdaş bakış açısı, dil becerisi, okuma alışkanlığı kazanmasında önemli bir etkendir okuma parçaları…

     “UNESCO nasıl bir kuruluştur?” gibi genel, “Güvenlik Konseyi kaç üyeden meydana gelmiştir?” gibi ezbere dönük sorular, değerlendirme soruları… 4., 5., 7. bölümlerin sonunda değerlendirme soruları yok. Bu, bu kitabın nasıl özen gösterilmeden, çalakalem yazıldığının göstergesidir.

(5)   Mümtaz Soysal, Anayasanın Anlamı, Gerçek Yayınevi, 1977, İstanbul

(6)   Oktay Ekinci, “Neden: Karayolu Taşımacılığı” Cumhuriyet gazetesinin Bilim ve Teknik eki 27 04. 1991



     Çocukları okumaya karşı isteklendirmek, konuya ilişkin kaynakları göstermek için bölümlerin sonunda kaynaklar yazılmalıydı, yazılmamış. Hoş, kitabın sonunda da kaynakça yok.



     Kullanılan Dil



     Kitaptaki anlatım yavan, kuru, tekdüze. Sürükleyici, akıcı değil. Hürriyet, alternatif,  millet, fert, beyan, seviye, kanun gibi Türkçe karşılığı olan birçok sözcük kullanılmıştır. Oysa her ders çocuğa dil bilinci verme açısından sorumludur, bu ders de… Akit, rücu gibi artık kullanılmayan sözcükler de var kitapta.

     Kitabın sonuna ‘sözlük’ eklenmiştir.



     Sonuç



     Sorgulayan, araştıran, bağımsız ve eleştirel gücü gelişmiş, çevresine ve olaylara eleştirel gözle bakan, sağlam kişilikli, okuyan, yurttaş olabilmiş bireyler mi yetiştireceğiz, yoksa evet efendimci, boynu eğik, söylenenleri, yazılanları eleştirel süzgeçten geçirmeden kabullenen, ezik, suskun kişiler mi yetiştireceğiz? Atatürk’ü yaptıklarıyla, yazdıklarıyla, söyledikleriyle bir bütünlük içinde anlayabiliyorsak, elbette birinci anlayışı benimsemeliyiz. Önce birey yetiştirelim, sonra yurttaş… İyi bir birey iyi bir yurttaş olur zaten.

     Yurttaşlık bilgisi yaşanılarak öğrenilir, yalnızca kitaptan değil. Bu kitap ‘kitabi’dir. Öğrenilenler bilgi düzeyinde kalmamalı, uygulama düzeyine çıkarılmalıdır. Çocuklara bu kitaptaki gibi bilgiler yüklendikçe, onlardan uygarca davranışlar bekleyemeyiz.



     İncelenen Ders Kitabı:

     Ortaokullar İçin Vatandaşlık Bilgileri Prof. Dr. Kemal Dal, Orhan Çakıroğlu, Ali İhsan Yazgan Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1987



    

     (*) Bu yazı TÜRKİYE’NİN DERS KİTAPLARI/Ortaöğretim Ders Kitaplarına Eleştirel Bir Yaklaşım (1991)adlı ortak kitapta yayımlanmıştır. Yay. Haz. Şeyda Ozil- Nilüfer Tapan İstanbul: Cem Yayınevi-Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Yayınları: 5 (215-225)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder