Recep Nas
*Bizi o besler, bazı günler annemle kavga eder. (erkek)
*Sadece çalışır, eve gelince hemen oturur. (kız)
*Çocukları dövmeye yarar. (E)
*Babam bir dost ve en önemlisi bir babadır. (E)
*Babamı pazar günleri görürüz. (K)
*Babam ev kirası günü gelince çok kızar. (K)
*Televizyon seyretmeye yarar. (E)
*Benim babam uyumaya, bulaşık yıkamaya ve benimle güreşmeye yarar. (K)
*Babam çok kılıbıktır. (E)
*Babam trafik polisliğine yarar, dur, dedi mi kimse bir yere gidemez.(E)
*Babamı seviyorum ama, babam işten gelip yan gelip yatmasa daha çok
seveceğim. (E)
Yıl 2004, 5. sınıf çocuklarına bu
kez “Babalar evde ne iş yapmalıdır?” diye sorulmuş, (2) işte iki
yanıt:
*Yan gelip yatmalıdır. (K)
*Yan gelip yatıp kitap okumalıdır. (E)
Çocuğu anne doğurur, anne büyütür, yaygın anlayış bu. Anne doğurdu, anne
baksın. Sorumlu olan doğurandır. Bir yakınım “çocuğuna bak” diye seslenirdi
karısına. Bu anlayışın yaygınlaşmasında, bebeğin kişiliğini, toplumsal
gelişimini büyük ölçüde anne-bebek ilişkisinin biçimlendirdiğini savunan
Freud’un etkisi olmuştur (Güngörmüş, 1986: 47). Bu anlayış, ilginç ki,
annelerde de var (Öz, 2004: 60) Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nın (AÇEV) ‘Türkiye’de
Babalık Araştırması’na göre babaların %92’si çocukları çok sevdikleri için baba
olduklarını söyleseler de, %91’i çocuk bakımında birincil sorumlu olarak anneyi
gösteriyorlar. (3)
Batıdan bir fıkra, 5 yaşındaki çocuk annesine soruyor,
-Anne beni leylek mi getirdi?
-Evet, canım.
-Oyuncaklarımı da Noel Baba getiriyor,
değil mi?
-Tabii, yavrum.
-Yiyeceğimizi de Tanrı veriyor,
değil mi?
-Elbette oğlum.
-Peki anne, babamın bu evde işine? (Uçar, 1991)
Geleneksel toplumda erkek için baba olmanın anlamı, soyunun sürmesi…
(Öz, 2004: 64) İlle de erkek çocuk istenmesi de bundan ötürü. Soyu sürecek, öyle
ya erkek adamın erkek çocuğu olur. Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün
(Aksoy, 1971: 325), bu bizim atasözümüz. Bir tane daha var: Erkek çocuğu her
kadın değil, er kadın doğurur. Erkek çocuk doğuran kadın da ‘erkek gibi kadın’
olur.
Babaların çoğu bebeklerden ürkerler, uzak dururlar. Baba, bebekten uzak
durunca, ikisi arasında oluşması gereken yakın, sıcak, sıkı bağ kurulamıyor.
Oysa babayla çocuk arasındaki iyi ilişkilerin temeli bebeklik döneminde atılır,
bu dönem geçince bir daha geri gelmez. Göz açıp kapayıncaya kadar bebek büyür,
okula başlayıverir, birinci sınıf öğrencisi birden bir genç oluverir. Artık geç
kalınmıştır. Bu çağda da çocuklar babalarıyla yakın ilişkiye girmek
istemeyebilirler (Dodson, 1976: 44-45). 5 yaşındaki çocuk “Baba bana masal
anlat” derken, 15 yaşına gelince babanın öğütlerine karşı “Baba bana masal
anlatma!” diyebilir.
Bir mahallede ‘sapık var’ diye bir
söylenti yayılmış. Okul yönetimi de velileri uyarmış, paydostan sonra
çocuklarınızı gelin alın diye. Bir baba kızını okuldan almaya gitmiş. Ama
baba-kız buluşamamışlar, çocuk gene yalnız dönmüş eve, babası da arkadan
gelmiş. Baba,
“1. Sınıfın kapısında bekledim, yok. 2. Sınıfa, sonra 3. Sınıfa baktım,
yoktu. N’apayım, bekleseydi beni.” Anne,
“Bey, kızımız 5. sınıfta.”
“Hadi be! Allah allah, bu kız ne çabuk büyüdü (itiraf.com). (Nas, 2006:
307)
Ferhunde Öktem (Prof. Dr.) televizyonda
anlatmıştı. Uzman olarak TBMM’de bir yarkurula (komisyon) çağırılmış. Molada - çocuğu
yanında olan - bir milletvekiline soruyor,
“Çocuğunuzun eğitimiyle ilgileniyor musunuz?”
“Eşimle anlaştık. İlkokuldayken o ilgilenecek, sonra ben…
Çocuk araya girmiş,
“Baba! Ben liseye başladım.”
Alice Chase’in ‘Çocuğumuza’ adlı uzunca şiirinden bir bölüm: (4)
Sürekli meşguldüm o kadar sene Hayat ne kadar kısa, yıllar ne çabuk
Seninle doyasıya oynayamadım Ne zaman büyüdü bu küçük çocuk
Sen beni çağırdın gel oyna diye Ona dokunmak için uzandığımda
Ben bir türlü zaman ayıramadım Ellerim boş kalır, yüreğim buruk
Giydirdim, doyurdum, seni kolladım Artık hiç işim yok, yapayalnızım
Sadece bunları yeterli sandım Günlerim çok uzun, üstelik bomboş
Bana oyuncağını getirdiğinde Keşke isteklerini bir bir yapsaydım
Ben
seni çoğu kez başımdan savdım
Küçük arzuların şimdi çok şirin, çok hoş
Ali Akurgal, üniversite 2. sınıf öğrencisiyken, bir gün evde babasıyla
karşılaşmış, babası (Ünlü Arkeolog Ekrem Akurgal) sormuş: “Liseyi bu sene
bitiriyorsun, değil mi?” (5)
Baba da anne gibi çocuğun yaşamını etkiler. Bu etki çocuğun yaşamının
ilk yıllarında başlıyor. Öyle ki 4-5 yaşlarından önceki baba yokluğu çocuğun
bilişsel ve kişilik gelişimini olumsuz yönde etkileyebiliyor (Güngörmüş, 1989:
13-14). Çocuğun babaya gereksinmesi var, kuşkusuz… Ama çocuğun yaşamını
zenginleştirecek, ona örneklik ederek yürekli, dürüst, çalışkan olmayı
öğretecek, herkesçe sevilip sayılan, neşeli, onunla oynayan bir babaya
gereksinmesi var. Gereksindiği, eve geç gelen, yemekten sonra TV’nin ya da
bilgisayarın karşısına oturan, döven babaya değil (Amonaschwili, 1989).
Erkek çocuğun cinsel kimlik kazanması ve ruhsal-cinsel (psiko-seksüel)
gelişimi açısından babanın örneklik (rol model) etmesi önemli. Erkekliğe aşırı
değer veren toplumsal etkenler, anneye çok yakın erkek çocuğun ‘erkek kimliği’
kazanmasını zorlaştırır (Ekşi, 1990: 281). Ama yalnızca erkeğin değil, kız
çocuğunun da etkileşeceği babaya gereksinmesi var. Kız çocuğu, babasından,
erkeklere nasıl tepkide bulunacağını, erkeklerin karşı cinse nasıl tepki
gösterdiğini de öğrenir (Mc Candlles ve Trotter 1977 Akt. Güngörmüş, 1990: 235)
Bu çocuk (Hakan Özyılmaz) çığlık atıyor (Ürün, 1996):
“Babacığım, seninle oynamak istediğim zaman yorgunum diyorsun. Yılın 365
günü bu böyle, peki yılın 366. günü benimle oynar mısın?”
Ünlü bir şairimiz, oğlu ne zaman kendisiyle konuşmak istese, esin
perisiyle arama girme, diye tersliyormuş (Saygılı-Çankırılı, 2006: 80).
Biyolojik baba olmak yetmiyor. Önemli olan baba olmak değil, babalık
etmek… Çocuğunuzla ilgilenin, bu olumlu ilgi olmalı tabii. Çocukla birlikte yapılacak şeyler, onun için yapılanlardan daha önemli (Arnold,
1979: 9). İşyerinize götürün çocuğunuzu, katıldığınız -çocuğa da uygun -
etkinliklere de. Çocuk sizin becerilerinize, çabalarınıza, çalışkanlığınıza,
özverilerinize tanık olsun, bundan etkilensin, onurlansın. Çocuk böylece
çalışmanın, işin verdiği zevkin bilincine varır Ginott, 1980: 152). Dahası
alışverişe çıkın, sinemaya, tiyatroya, parka gidin onunla. Kısacası, birlikte
olun, özel zaman ayırın ona. Onunlayken yalnızca onunla onun, özel sevin. Buna
Campbell (1991: 73, 79) ‘Odaklaştırılmış ilgi’ diyor. Çocuğa dikkatinizi,
sevildiğini duyumsattıracak biçimde yöneltin. Çocuğunuzun eşsiz, özel olduğunu
bilin, bunu ona da duyumsatın. Cüceloğlu’nun deyişiyle “Varsın, teksin,
değerlisin” iletisini iletin. Unutulmasın, çocukla
birlikteliğin süresinden daha önemli olan niteliği, derinliği…
Çocuğunuzu olduğu gibi kabul edin, saygı duyun, sevin. Sevdiğinizi
söyleyin, beden diliyle destekleyerek, içten, sımsıcak, duyumsayarak,
duyumsatarak…
“Babalar sevdiklerini söylemezler mi?” diye soruyor beş yaşındaki bir
çocuk (Öz, 2004: 66)
KAYNAKÇA
Aksoy, Ömer Asım (1971) Atasözleri Sözlüğü Ankara: Türk Dil
Kurumu Yay.
Amonaschwili, Schalva (1989) “Çocuklar
Nasıl Bir Babaya Gereksinim Duyar?”
İstanbul: Yaşadıkça Eğitim
Dergisi Sayı: 8
Arnold, Arnold (1979) Çocuğunuz ve Oyun (Çev. Rezzan
Mahmudoğlu) İstanbul: Ece Yay.
Campbell, Ross(1991)Çocuk Sevgiyle Büyür(Çev. Meral Gaspıralı)İstanbul: Altın kitaplar
Yay.
Dodson, Fitzhugh (1976) Çocuk Yaşken Eğilir (Çev. Seçkin
Cılızoğlu) İstanbul: Sander
Yay.
Ekşi, Aysel (1990) Çocuk, Genç, Ana Babalar Ankara: Bilgi Yay
Ginott, Haim(1980)Siz ve Çocuğunuz (Çev. N. İskit-N. Günay) İstanbul: Redhouse Yay.
Güngörmüş, Oya (1986) “Çocuğun
Gelişiminde Babanın Önemi” Yaşadıkça
Eğitim dergi-
si, Temmuz 1986 Sayı: 1 (47-48)
______________ ( 1989) “Baba
Yoksunluğunun Çocuğun Gelişimine Etkisi” İstanbul: Ya-
şadıkça Eğitim dergisi Sayı: 8
(13-14)
_______________(1990) “Baba-Çocuk
İlişkisi” Ana-Baba Okulu 2. baskı İstanbul:
Remzi
Kitabevi
Nas, Recep (2006) Çocuk insandır Bursa: Ezgi Kitabevi
Öz, İlkim (2004) Anne Baba Olma Sanatı İstanbul: Alfa Yay.
Saygılı, Sefa-Çankırılı, Ali (2006) Babacığım Neredesin? 8. baskı İstanbul:
Elit Yay.
Uçar, Hüsnü (1991) Çocukların Cinsel Eğitimi ve Bazı Cinsel Sorunlar İstanbul: Yaprak
Yay.
Ürün, Aysel (1996) Çocuklara Kulak Verin İstanbul: Mozaik Yay.
(1)
Elele dergisi, Ocak 1977
(2)
Figen Atalay, Cumhuriyet, 13.04. 2004
(3)
Figen Atalay, Cumhuriyet, 14.06.2017
(4)
Melih Aşık’tan (Milliyet, 27.01.2002) alıntılayan
Doğan Cüceloğlu (2002) İletişim
Donanımları (2. baskı)İstanbul: Remzi Kitabevi
(5)
Herkese Bilim Teknoloji 25.05.2018 Sayı: 113
Röportaj: Cemre Yavuz (12-13)
(*) Bu yazı Çağdaş Eğitim Kooperatifi’nin (ÇEK) Bursa: Çağdaş Bakış dergisinde (Eylül 2018 Sayı: 28) yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder