KARMA EĞİTİM HAKKI (*)
RECEP NAS
Bir baklayı daha çıkardılar ağızlarından, kızlar için ayrı okullar... Kızı da oğlanı da, çocuk bunlar. Ama onlar kız çocuğuna bakınca cinsel nesne görüyorlar. Halk istiyormuş, hep böyle derler. Dedikleri gibi olsaydı, imam hatip liseleri dolar taşardı.Tersine yıl yıl öğrenci sayısı azalıyor. Baktılar olmuyor, zorunlu seçmeli adı altında din derslerini çoğaltarak tüm liseleri imam hatipleştiriyorlar. Gidiş, adım adım din devletine... Tarikat şeyhleri kız çocukları okumasın, diyorlar da, resmi ağızdan denmiyor henüz. Oysa özlemini duydukları Osmanlı son yıllarında kör topal da, ağır aksak da olsa, yansılamadan öte gitmese de Batı'ya ayak uydurmaya çalışıyordu.
Bugünü anlamak için düne bakmak gerekir ya, geçmişe bir göz atalım. Maarif-i Umumiye Nizamnamesi'ne (1869) göre, bir yerde iki Sıbyan (küçük çocuklar) mektebi varsa biri kızlara, biri oğlanlara ayrılacak. Tek okul varsa kızlarla oğlanlar karışık oturtulmayacak (Md. 15).
Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu) 1870'te açıldı. İyi de bu okulda kim ders verecek? Kız okulunda kadın öğretmen olmalı, ama yok. Kadını çarşafa sokmuşsun, cumbaya kapatmışsın, olmayacak tabii. İster istmez erkek öğretmen olacak. Olacak da kaçgöç var. Çaresi, öğretmen yaşlı olsun. Ama yaşlı olur da gene de çekici, gönülçelen olabilir. Öyleyse yaşlının da çirkini olsun. Bu garip önleme karşın erkek öğretmen mubassıra (kadın gözetici) eşliğinde girip çıkıyor derse. Yönetici odası da dersliklerin bulunduğu ana binanın dışında. O günlerde yayımlanan Türk Kadını adlı dergide bu durum ince ince alaya alınıyor: Kadın öğretmen bulunana kadar erkek öğretmenler kız öğrencilere ders verirken peçe takacaklar.
İnas (kadın) Darülfünunu (1914) açılınca erkek öğrencilerle aynı binada öğrenim görüyorlar, ama ayrı saatlerde. İzmir işgal edilince bunu protesto etmek için erkek öğrenciler derslere girmeyip Darülfünun'un konferans salonunda toplanıyorlar, öğleden sonra gelen kadın öğrenciler de onlara katılıyorlar. İlerleyen günlerde de kadın öğrenciler oldubittiye getirip erkek öğrencilerin sınıflarına girmeye başlıyorlar. Bunu duyan dinbazlar – başta Darülfünun yöneticisi Naim Bey -, kadın-erkek zanu be zanu (diz dize) oturuyorlar, diye tepki gösteriyorlar. Böyle işte, yaşam akıyor, bu akışın önünde durulmaz. Kadın öğrencilerin eylemiyle oluşan karma eğitim sonra resmileşiyor, İnas Darülfünunu kapatılıyor. Zaten karma eğitim II. Meşrutiyetle birlikte dillendirilmeye başlanmıştı.
Kadın erkek birlikteliği yaşamın en doğal hali. Bunu gene en özlü biçimde Atatürk açıklamış (1925, Kastamonu): “Bir toplum, bir ulus kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı toprağa zincirle bağlı kaldıkça öbür yarısı göklere yükselebilsin. (...) Kuşku yoktur ki, iki cinsin – ilerleme ve yenilik alanında – yükselme adımlarını birlikte atması gerekir. Böyle olursa devrim başarılı olur”. Bundan iki yıl önce de (1923) şunu diyor: “[K]adınlarımız da okuyacaklar, bilgi sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtiği bütün öğrenim aşamalarından geçeceklerdir. Kadınlar toplumsal yaşamda erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve koruyucusu olacaklardır.”
Öyle de olmuştur. Cumhuriyetin 10. yılında lise öğrencisi olan Prof. Dr. Hamide Topçuoğlu anlatıyor: “Biz gerçekten ayrıcalıklı idik. Yani o küçük dünyamızda 'kız öğrenci' olmak gibi bir saygınlığımız vardı. Bütün büyük erkeklere göstermedikleri bir takdir fazlasını bize ayırıyorlardı. Kadınların kamu yaşamına, toplumsal ilişkilere tam bir yetki ve kişilik özgürlüğü içinde katılmasını amaç edinen Cumhuriyetin öncüleriydik biz.”
Okul yalnızca akademik alan değildir. Orada çocuklar gözlemlerler, etkileşirler, iletişim kurarlar. Karma eğitim ruhsal, toplumsal, cinsel gelişim için önem taşır. Çocuk karşı cinsi tanır, farklılıklara, ayırdına varıp saygı duyar. Karma eğitim toplumsal cinsiyet eşitliğinin, laikliğin solunduğu bir alandır.
Şemsettin Sami'nin benzetmesi hoş: Erkekleri eğitmek yalnızca gölge veren bir ağaç dikmek, kadınları eğitmekse hem gölge hem de meyve veren ağaç dikmektir.”
Tek cinsiyetli okul isteği eğitsel değil, siyasaldır. İki cinsi uzak tutacaksın, birbirine 'yabancı' kılacaksın, kadına yalnızca çok çocuklu annelik görevini vererek - hem de küçük yaşta – evlenmelerini isteyeceksin. Tabii kadına düşen 'itaat et, rahat et' olacak, öyle mi?
(*) Bu yazı CUMHURİYET gazetesinde (18 Ekim 2023) yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder