14 Temmuz 2021 Çarşamba

Atanmayan Öğretmenler

                                     Atanmayan Öğretmenler (*)

                                                                                                                                RECEP NAS
 
     "Öğretmen açığı yok, tersine fazlalık var", böyle buyurdu partili Cumhurbaşkanı. Bunu  atanması için yalvaran öğretmene söyledi, duygudaşlık kurmadan. Milli Eğitim Bakanı,  Cumhurbaşkanı'nın sözlerine gerekçe bulmaya çalışsa da öğretmen açığı olduğunu söyledi, ama sadece kabullendi ve sustu. 100 bini aşkın öğretmen açığı var, atanmayan öğretmen sayısı 400 binden fazla. Hazine ve Maliye Bakanı'ysa "Bütçe elverirse atarız" dedi. 
     Eğitimden para esirgenmez. Kalkınmış, gelişmiş ülkeler, eğitime büyük yatırım yapanlar, örneğin Güney Kore. Asıl eğitimden 'tasarruf' olmaz.
     Atanmayan öğretmenler sık sık bir araya gelip atanmak istiyoruz diye haykırıyorlar. Yıllardır işsizler, atanmayı bekliyorlar. Yönetim kapı duvar. Onların deyişiyle, gözleri var görmüyorlar, kulakları var işitmiyorlar. Çoğalın, dendi, çoğaldılar, ama şimdi iş isteyince dağılın diyorlar. Devlet size iş bulmak zorunda değil, dediler. Oysa iş alanları yaratmak sosyal devletin görevidir, anayasal zorunluluktur. 
     Kaç yıl sonra kaç öğretmen gerekli, bunun planı yapılmadan, hesapsız kitapsız eğitim fakülteleri açıldı. Yükseköğrenimlilerde işsizlik % 30 dolayında. Lise çıkışlı işsiz yerine ola ola yükseköğrenimli işsiz oldular. Atanmayan öğrencilerimle karşılaşıyorum zaman zaman, sınavı kazanamadık, diyorlar. Doğrusu bu değil, yüksek not alsalar da atamıyorlar.  Birkaç yıl oldu, 'yunus' denilen motosikletli polisler önümden geçiyorlardı. Biri tam önümde durdu, indi, kaskını çıkardı, "Hocam" diye sarıldı bana, atanmayınca, ne yapsın, polis olmuş, 'öğretmen polis'.  'Öğretmen pazarcı', 'öğretmen garson' var artık. 
   Atanmayan öğretmen mutsuz, ya utana sıkıla baba eline bakıyor ya da bir iş bulabilirse boğaz tokluğuna çalışıyor. Bunalıma girip canına kıyanlar az değil. Can bu can, bir can olsa az mı sayılacak... Atananlar mutlu mu sanki. Eğitim-Sen'in araştırmasına ( 2020) göre, öğretmenlerin % 70' i ekonomik koşulları daha iyi olan bir iş bulsa mesleğini bırakmayı düşünüyor. Atadıklarını da sözleşmeli çalıştırıyorlar, iş güvencesinden yoksun... Ücretliyse dersbaşı ücret alıyor, ders yoksa ücret de yok. Sadece iş günlerinde sigortalılar. Akla gelen soru şu: Öğretmen açığını ücretlilerle mi gidermeye çalışıyorlar? Basına yansıyor, 'pedagojik formasyon'u olmayanlar bile ücretli çalıştırılıyormuş.  
      Atatürk dönemine bir bakalım. Genç Türkiye Cumhuriyeti öğretmene saygınlık kazandırdı. Öyle ki Atatürk, milletvekili aylıklarının öğretmen aylığını geçmesini istemedi. Öğretmenlerin gönlünde yaşayan Mustafa Necati, yeni atanan öğretmenlere 'Öğretmen arkadaş', 'Yavrum' diye başlayan, 'Gözlerinden öperim', Sevecenlikle kucaklarım' diye biten kişiye özel mektuplar yazdı. Öğretmenlerin valilerce, kaymakamlarca karşılanmasını sağladı. Öğretmenlerden "Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" kuşaklar yetiştirmeleri istendi.
      Şimdiyse sormayan, sorgulamayan, eleştirel düşünmeyen, boyun eğen, dinci ve kinci kuşaklar yetiştirilmek isteniyor. Oysa yeni kuşağın 21. yy. becerileriyle donanması gerekir: sorun çözme, yaratıcılık, önderlik, iletişim becerisi, esneklik, eleştirel düşünme, hesap verebilirlik, özyönlendirme, üreticilik, ilişki yönetimi, girişkenlik (inisiyatif alma)...
     Bir ülke için 21. yy. becerileriyle donanmış, yetişmiş insan gücü en önemli varsıllıktır. Öğretmen de insan yetiştirmede  temel öğedir. Öğretmeni küstürmeyin, dışlamayın, mutsuz etmeyin. Onlar Atatürk'ün 'irfan ordusu'dur. 
     
---------------------------------------------------------------------------------------
(*) Bu yazı Cumhuriyet gazetesinde ( 12 Temmuz 2021) yayımlanmıştır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder