OKULÖNCESİ DÖNEMDE ÇOCUĞA KİTAP/OKUMA SEVGİSİ NASIL KAZANDIRILIR? (*)
RECEP NAS
Çocuk
okuru olmayan toplumun
yetişkin okuru da olmaz.
Muzaffer İzgü
Okuma Eğitimi
Çocuğa okuma-yazma öğretmeden önce okuma
eğitimi vermek gerekir (Dökmen, 1994: 95). Çocuk kitap sevgisi, okuma isteği
kazanmalı ilkin. Okuma alışkanlığının temeli okulöncesinde atılır. Kitaptaki
yazılar ana-babanın ağzından eğlenceli masallara, öykülere dönüştükçe, çocukta
kitap sevgisi, okuma isteği usul usul oluşur. Nasıl diş fırçalamak, el-yüz
yıkamak – yapıla yapıla - alışkanlık haline geliyorsa, okunanı dinlemek de
sonraları kitap okumak da giderek alışkanlığa dönüşür (Doğar, 2019). Kitabı
seven çocuk okumayı öğrenmek için istekli olur. Okulöncesinde tekerleme,
bilmece, şiir, masal, öykü dinleyen çocuk okula başlayınca okumayı zevkle,
kolayca öğrenir (Alpay, 1985: 75), okula başlamadan önce bile kendiliğinden okumayı
sökebilir.
Sevgi dolu, sıcacık yakınlık, birliktelik içinde okunduğunda, resimlere
bakıldığında kitabı sever çocuk (Ural, 1989: 372). Böyle bir ortamda çocuk için
de ana-baba için de duygusal doyum oluşur, ikisi arasında sağlıklı, etkili bir
bağ, özel, can cana bir iletişim kurulur. Kitap, çocukla ana-babayı – akılsal,
ruhsal olarak – birbirine yaklaştırır. Erinç, dinginlik dolu bu anlarda kitapla
birlikte olmaya, kitaptaki güzellikleri yaşamaya başlayan çocuk için kitap
yaşam boyu vazgeçilemez olur. Bu birliktelik, yeni düşüncelerin, yeni
bilgilerin yanı sıra paylaşılan duyguları da içerir (Oktay, 2000: 185). Zaten
çocuğa kitap okunmaz, çocukla birlikte okunur kitap.
Ama çocuk istiyorsa okunacak
kitap, istediği sürece. Oğluma, hep o istediği için kitap okudum. Beni görünce
ilkin kitap okumak gelirdi aklına. Ağrı’da müfettişken, bir hafta süren
teftişten yorgun argın, bazen hasta geldiğim akşamları ona okurken uyku
bastırır dalardım, o uyuyacağına ben uyurdum. Dürtüp uyandırır, “oku” derdi. Bir
gece oldukça kalabalık konukları uğurlarken, susamış, su istedi. “Biraz bekle
canım, konukları uğurlayalım, sonra…” dedim. İsteğini ertelemedi, ısrarla “su”,
“su” diye yineledi. Ben ilgisiz kalınca bu kez “su” diyeceğine – dili öyle
alışmış ki - hiç yeri değilken ”oku” dedi. Herkes güldü, kendisi de… (Nas,
2006: 230)
“Dün bir kitap okumuştu ona babası. Bayıldı zevkten. Hem masal güzeldi
hem de babasının sesi. İkisi de kucak kucağa kitaba bakarken gözleri kitapta
idi ama babasının sesinden, ılık nefesinden onu saran tatlı duygular, masaldaki
kedi fareyi yediği zaman bile bozulmadı. Neden bozulsun ki... Kedi fareyi
yemese aç kalacaktı. Fare akıllı olsaydı da kediden kaçıp kurtulabilseydi, ne
yapalım! Yok yok, bir şeyler yapmak gerek. Yazık, küçük farecik pek de minikti.
Neyse ki o babasının yanındaydı. Dışarıdaki büyük canavarlardan hiç
korkmuyordu” (Alpay: 1986: 194).
Çocukla Kitap
Kitap çocuğun dünyasının bir parçası olmalı, giysileri gibi, oyuncakları
gibi (Ural,1989: 371). Kitabını, oyuncağı gibi istediği yere götürmeli (Sever,
2008: 16). Torunum, bebek arabasına kitapsız binmezdi, kitabı da elinde
tutardı.
Bookstart Tasarısı ilk kez 1992’de
İngiltere’de uygulanmaya başlanmış. Aşağıya, Meral Karamuk Uğurşan’ın (2007: 4)
izlenimleri yazılmıştır:
“(…) [Ç]ocuğu kitapla doğumundan çok kısa bir süre sonra tanıştırmakla
işe başlanıyor. Bebekler, elleriyle nesneleri kavrayabilmeye başladıkları an
minik kitaplar tutuşturuluyor ellerine. Her sağlık kontrolünde içi kitap dolu
bir hediye çanta ile ayrılıyor çocuklar sağlık ocağından. Dişleri çıkmaya
başladığında, (…) diş kaşıma kitapları
veriliyor. Bebek elindeki minik kitabı bir süre kemirmeye çalıştıktan sonra
sayfalardaki resimlerle oynamaya ve konuşmaya başlıyor kendi diliyle… Bu
kitapçıkların kenarlarına iliştirilmiş bir ip sayesinde, kitabı bebek arabasına
ya da annenin çantasının kenarına tutturabiliyorsunuz. Sıra banyoya geldiğinde,
yumuşak plastikten yapılmış, çoğunlukla dört beş sayfadan oluşan bol renkli
banyo kitapları ile hem yıkanmak hem de kitap okumak çok keyifli hale geliyor.
Böylece günlük yaşamın her ânında kitaplarınız da sizinle olabiliyor (…).”
Örnek Olmak
Hep söylerim, en iyi öğretme yolu iyi örnek olmaktır, çocuk sözden
değil, davranıştan, işittiğinden değil, gördüğünden etkilenir. Çocuk sevdiği
insanlar gibi olmak ister, onların değer verdiği şeyleri önemser,
benimser. Bir araştırmaya göre (Yılmaz, 1995: 23), en
çok kitap okuyan çocuklar, ana-babası kitap okuyanlar… Okumak, ailenin günlük
etkinliklerinin biri, yaşamlarının doğal
bir parçası olmalı. Ana-babanın okumaktan hoşlandığını gören çocuk okumaya
karşı kendiliğinden istekli olur. Okuru, okur yetiştirir (Nas, 2014: 124). Ne
ki, ana-baba kendi kitaplarına saatlerce dalar, çocuğu unutup kendilerini
çocuktan soyutlarlarsa, çocuk kendisine yönelmesi gereken ilgiyi, sevgiyi
kitabın çaldığını düşünürse kitaptan nefret bile edebilir. Şu da var, ana-baba
pek okumasa da okumaya karşı tutumları olumluysa çocuk bu durumda da okumaya
eğilimli olabilir (Oktay, 2000: 175).
Çocuk Kütüphanesi, -evinde kitaplık yoksa- çocuğun kitaplarla tanışacağı
ilk yerdir. Çocuğunuzu buraya sık sık götürün, üye yapın. Çocuk Kütüphanesi
sadece ödünç kitap veren, kitap okunan bir yer değil de, orda tiyatro ve kukla
gösterileri yapılıyorsa, sanatçılarca masal anlatılıyorsa, eğitsel değeri olan
çizgi filmler gösteriliyorsa çocuk için o zaman vazgeçemeyeceği çekici bir yer
olur.
Fahriye Kınalı bir anısını anlatıyor: “New York Halk Kütüphanesi’nde (…)
bir anne ile konuştum. Ona ‘çocuğunuz herhalde okuma bilmiyor’ dedim. (…)
‘Evet, bilmiyor, ama seneye okula gidecek’ dedi, ilave etti, ‘bu sene fırsat
buldukça onu buraya getiriyorum. Kitapları, sandalyeleri görüyor. Her gün yeni
gelen çocuklarla dolup boşalan bu yerde sıkılmak hissinden uzaklaşıyor. Bu
suretle herkesin kitap okuduğunu ve kitaplarla alakalandığını göre göre kitapla
kendi arasında bir ilişki ve bağlantı kuruyor. Yarın okula gidince (…) girgin,
atılgan, cesur bir çocuk olacak, böylece okuma-yazma işi de yarı yarıya kolaylaşacak”
(Gökşen, 1966: 29).
Çocukla çarşıya çıkınca kitapçılara da uğranılırsa, çocuğa armağan
alınacaksa akla ilkin kitap gelirse, çocuk kitap fuarlarına da götürülürse
çocuğun kitapla ilişkisi pekişmiş olur. Çocuğun evde ayrı bir kitaplığı olmasa
bile kitaplıktaki bir iki raf onun için ayrılabilir.
Doğru kitabı seçmek için dergilerdeki, gazetelerin kitap eklerindeki kitap
tanıtma yazıları okunmalı. Bunun için bir de İYİ KİTAP (Tudem Yay.) var,
kitapçılarda bulunuyor, parasız.
Çocuğa Masal anlatırken Nelere Dikkat
Edilmeli?
Eflatun
Cem Güney’e göre masalın tadı
anlatılışındadır (Şirin, 2007: 56). Pertev Naili Boratav birine masal
anlattırıyor. Masalı zevkle dinliyor, bir yandan da ses alma aygıtına
kaydediyor. Sonra da kaydı yazıya geçirip okuyor. Anlatıcının ‘dedi’ sözcüğünü
çok yinelediğini ayrımsıyor. Oysa dinlerken bu sözcüğün çok söylenmesi kulağını
tırmalamamıştı. Masalı okumak yerine anlatmak böylesine önemli işte… Yazıya
geçince masal etkisini yitiriyor. Öyle ya, masal sözlü kültürün ürünüdür. Anlatılması,
ama güzel anlatılması gerekir (Enginün, 2006: 215).
Demek ki masal okunmamalı, anlatılmalıdır, duru, doğal bir sesle… Ne
yavaş, ne hızlı, uygun tonlamalarla. Gerekirse sözcükler hecelenebilir. Masal kişilerinin
konuşmaları (yaşlı, çocuk ya da köpek, kuzu…) ölçülü bir ton farkıyla belirtilmelidir.
Yerinde susuşlar da etkili olur. Ezberlemek gerekmez, özü bozulmasın yeter. Ama
ille de okumanız gerekiyorsa, önceden metnin içeriğini, havasını özümseyip konuşur
gibi okumalısınız. Diksiyon önemli, sözcükler açık, anlaşılır biçimde,
vurgularına dikkat edilerek söylenmeli. Aynı sözcük – yerine göre – ince anlam
farkları yüklenir, uygun tonlamalarla, vurgulamalarla bu anlam
belirginleştirilmelidir. ‘Yalnız’ sözcüğü şu iki tümcede ayrı anlam taşıyor:
*Sokağa çıktım, yalnız erkekler vardı.
*Sokağa çıktım, yalnız kadınlar, yalnız erkekler…
Şu da var, kimi masallar anlatılmaya uygun değil, pek
çok masal okuyup uygun olanı bulmak gerekir. Birkaç yıl oldu, bir ilkokula
çağırdılar beni söyleşmek için, 1. Sınıfa… Bir de masal anlatayım, dedim. Kaç
masal okuduysam, kimisi çocuğa göre değildi, kimisi anlatılmaya uygun değildi.
Sonunda bir tane buldum, Marjorie Flack’in Kucak Dolusu Sevgi başlıklı masalı.
Tabii onu da özünü bozmadan kendi sözcüklerimle anlattım. Bir masal eğitmeni,
anlatıcısı olan, Türkiye’de yaşayan Judith Malika Liberman “Anlatmak istediğim
bir masalı bulmak için bazen yüz masal okuyorum. Gerçekten sizi güldüren,
ağlatan, dokunan masalı bulunca onu üç kere okuyup kitabı kapamanız gerek.
Sonra aklınızda sadece olay örgüsünü tutmanız lazım.(…) [O] masalı kendi
cümleleriniz, manileriniz, metaforlarınız, tasvirleriniz ve bakış açınızla
anlatma zamanı gelir” diyor (Söyleşi: Tuğçe Oktay, Hürriyet Kitap Sanat, 15.12.2017
Sayı:46).
Liberman bu işin uzmanı, siz nerden bulurum bu kadar masalı diye
kaygılanmayın. Çocuklar çok sevdikleri bir masalı yine yine dinlemek isterler,
bıkmazlar, gene anlat diye üstelerler. Masal derleyici, halkbilimci Muhsine
Helimoğlu Yavuz (1997:124) üç buçuk yaşındaki çocuğuna şu tekerlemeyle başlayan
masalı anlatmış, çocuk sevmiş ki yine yine anlatmasını istemiş:
“Masal masal meliki / Oğlu kızı on iki / Masal başını bağlamış / Döne
döne ağlamış / derken de derken bir keloğlan varmış…”
KAYNAKÇA
Alpay,
Meral (1985) “Okulöncesi Dönemde Edebiyatın
İşlevi” YA-PA Okulöncesi
Eğitimi ve Yaygınlaştırılması Semineri İstanbul: YA-PA Yay. (71-77)
----------------
(1986) “Çocuk Ne Zaman Okur?” YA-PA 4.
Okulöncesi Eğitimi ve
Yaygınlaştırılması Semineri İstanbul:
YA-PA Yay. (193-198)
Doğar,
Özge (2019) “Saksınızı Kırın, Çiçeğiniz Sokaklarda Yeşersin” Söyleşi: Seyhan
Kalkan Vayiç BirGün gazetesi 16.06.2019
Dökmen,
Üstün (1994) Okuma Becerisi, İlgisi ve
Alışkanlığı Üzerine Psiko-Sosyal Bir Araştırma İstanbul: MEB Yay.
Enginün,
İnci (2006) “Çocuk Edebiyatı ve Çocuk Kitapları” Bursa: UÜ Eğitim Fakültesi
Dergisi Cilt: XIX Sayı: 1 (213 – 222)
Gökşen,
Enver Naci (1966) Örnekleriyle Çocuk
Edebiyatımız İstanbul: Okat Yay.
Nas,
Recep (2006) Çocuk İnsandır(Çocuk
Eğitimi) Bursa: Ezgi Kitabevi
_________
(2014) Örneklerle Çocuk Edebiyatı Bursa:
Ezgi Kitabevi
Oktay,
Ayla (2000) “Çocuk Edebiyatından Eğitimde Yararlanma” 99 Soruda Çocuk Edebiyatı Haz. Mustafa Ruhi Şirin İstanbul: Çocuk
Vakfı Yay.
Sever,
Sedat (2008) “Niçin Çocuk Edebiyatı?” Okyanus
dergisi İlkbahar 2008 Sayı: 4
Şirin,
Mustafa Ruhi (2007) Masal Atlası 2.
baskı Ankara: Kök Yay.
Uğurşan,
Meral Karamuk (2007) “İngiltere’de Çocuk ve Kitap İlişkisi Nasıl Başlıyor?”
Okyanus
dergisi Yaz 2007 Sayı: 1
Ural,
Serpil (1989) Okulöncesi Çocuk Edebiyatı”
Çocuk Edebiyatı Yıllığı 1989 Yay. Haz.
ve
Yöneten: Mustafa Ruhi Şirin İstanbul: Gökyüzü Yay. (369-372)
Yavuz,
Muhsine Helimoğlu (1997) Masallar ve
Eğitimsel İşlevleri Ankara: Ürün Yay.
Yılmaz,
Bülent (1995) “Okuyan Aile-Okuyan Birey” İstanbul: Yaşadıkça Eğitim dergisi
Sayı:41 (21-23)
(*) Bu yazı Çağdaş Türk Dili dergisinde (Şubat 2021 Sayı: 396) yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder