DİSİPLİN NEDİR, NE DEĞİLDİR? (*)
Disiplinin Anlamı
Türk Eğitim Derneği’nin (TED) düşünce kuruluşu olan TEDMEM’in, OECD’nin yaptığı Uluslararası Öğretme-Öğrenme Araştırması’nın (TALIS) bulgularına dayanarak hazırladığı rapora (TALIS 2018 Sonuçları ve Türkiye Üzerine Değerlendirmeler) göre, Türkiye’de öğretmenlerin % 81. 4’ü öğrencileri sınıf kurallarına uyması, % 84.5’i de dersi dinlemeleri için ‘sık sık’ ya da ‘her zaman’ uyarıyor. Bir bulgu da şu: Türkiye, anılan çalışmaya katılan ülkeler arasında son on yılda – bir ders süresince – sınıfta düzeni sağlamak için harcanan sürenin en çok arttığı ülke (Cumhuriyet, 30.09.2019).
Anlaşılan, öğretmenlerimiz sınıfta disiplini sağlamakta zorlanıyorlar. Disiplin
nedir, ilkin ona bir bakalım.
Disiplin, Latince kökenli bir sözcük. Bize yabancı, kökenindeki anlamı
bilmiyoruz, bilmeyince de farklı anlamlar yüklüyoruz ona, demokrasi için
yaptığımız gibi. Bu sözcüğün ilk çağrıştırdığı sıkı düzen, ceza, itaat…
Disiplin sözcüğü kökenini Latincede ‘öğrenme’ anlamına gelen
‘discipere’den türeyen ‘discipulus’tan almıştır. Bu sözcük de yardım etmek, yol
göstermek anlamına geliyor (Tuncer, 1980: 20)
Türk Dil Kurumu’nun ‘İngilizce- Türkçe Sözlük’ünde (1971) ‘disciple’
diye bir sözcük var, bunun Türkçe
karşılığı öğrenci, çırak… Aynı sözlükte disiplinin karşılığı olarak da eğitmek sözcüğü verilmiş.
Bilgisunardaki (internet) sözlüklere de baktım. Tureng Sözlük’te
disiplin sözcüğünün karşılığı olarak eğitim,
eğitmek, terbiye, terbiye etmek de var.’Family discipline’ için de aile terbiyesi deniyor. Dragomanos’la
Zargan sözlüklerinde de – başka karşılıklarının yanı sıra – disiplin için eğitmek, yetiştirmek, terbiye etmek
gibi karşılıklar veriliyor.
Demek ki disiplin, toplumun yapıcı, özdenetimli bireyi olması için
çocuğu bilişsel, toplumsal, duygusal yönden sağlıklı iletişim yoluyla eğitmektir
(Campbell, 1991: 102). Bunun içindir ki, disiplin, çocuğun kişiliğinin sağlıklı
gelişmesi için önem taşıyan tutumları, kuralları içerir (Tuncer, 1980: 20),
öğretme – öğrenme sürecinin de ayrılmaz bir parçasıdır (Salk, 1982: 78).
Dahası, disiplin, kişinin istekleriyle, gereksinmeleriyle toplum düzeninin
gerektirdiği sınırlamalar arasında denge kurmak için gereklidir (Jersild, 1979:
151-152). Böylece çocuk öteki insanların haklarının ayırdına varır, onlara saygı
duymayı öğrenir.
Disiplin, özcesi, çocuğun sağlam bir kişilik geliştirmesine,
bağımsızlığını kazanmasına, özdenetimli olmasına, kendisiyle ilgili kararları
kendisinin almasına, eleştirel düşünmesine, ‘birey’ olmasına kılavuzluk etme
sürecidir. Bunlar eğitimin amaçlarıdır aslında. Öyleyse disiplin temelde, son
kertede eğitimle anlamdaştır (Öncül, 2000: 333).
Sevginin Gücü
Peki, çocuğu disipline alıştırmak çok mu zor? Hayır, hiç değil.
Disiplinin birincil koşulu çocuğa sevildiğini, sayıldığını, kabul edildiğini
duyumsatmaktır. Saygı, sevgi duyulduğunda, empatik yaklaşıldığında çocuğu
disiplinli yetiştirmek kolaylaşır. Sevginin karşı konulamaz çekiciliği,
sıcaklığı çocuğu kurallara uymaya yöneltir. Güzel bir sözdür: Sevecenlik öyle bir dildir ki, kör görür,
sağır duyar.
Cemal Süreya anlatıyor (2013: 16): “Bizim
sınıf, haylaz bir sınıftı! Son sınıf… Adı, Edebiyat-G. Hatta hep iki
senelikler. Bizim gibi bir iki parasız yatılı, böyle uysal kişi vardı
aralarında. (…) Bütün öğretmenlere karşı
haylazlık yaparlardı. Ama Melahat Hanım’a karşı hepsi ayaktaydı. Hepsi hayrandı
Melahat Hanım’a!”
Aşağıdaki de bir öğrencimin mektubundan
kısa bir alıntı:
“(…) Bir de öteki şubeden bazı öğrenciler kendi istekleriyle bana
gelmişler. Öğretmenleri bana diyor ki, ‘Onlar çok yaramazdır, benim sınıfımdan
dayak yemekten bıktıkları için gitmek istediler’. Belki bayan öğretmen bizi
dövmez demişler. İki gündür o öğrencilerimden hiçbir kötü hareket görmedim. Şu
anda bana karşı saygılıdırlar ve bu saygılarını kaybetmemek için elimden geleni
yapacağım” (M.A. 13.10.1987). Demek ki, Thomas Gordon’un deyişiyle, iyi öğretmenle iyi öğrenciyi yaratan
sağlıklı öğretmen-öğrenci ilişkileridir.
Eğitmeye başlamadan önce çocuğun duygu deposu
doldurulmalıdır. Sevgi deposu dolu olan çocuk kendine yapılan kılavuzluğa
içerlemeden olumlu tepki verir (Chapman ve Campbell, 2006: 20). Öğretmen
adaylarına söylerdim, dersimi sevmeniz
gerekir, seveceksiniz ki koşa koşa geleceksiniz. Ama dersimi sevmeniz için beni
sevmeniz gerekir, beni sevmeniz için de benim sizi sevmem gerekir. Görüyorsunuz,
iş öğretmende başlıyor, öğretmende bitiyor. Severseniz, sevilirsiniz,
dolayısıyla dersinizi de severler. Suna Tanaltay’ın deyişiyle, sevgi alış-veriş
değil, veriş-alıştır. Sevgili öğrencilerim ‘etkin dinleme’yi, derse etkin
katılmayı öğrenirler ve biz ‘sorunsuz alan’ı yaratarak gülüş cümbüş ders
yaparız, ‘öğretme’nin ve ‘öğrenme’nin tadını çıkara çıkara…
Sokakta şeytan, okulda melek olan Şeker
Portakalı’nın Zeze’si bakın ne diyor:
“En duygulandığım olay da, öğretmenim Dona Cecilia Paim’le olan
ilişkimdi. Ona sokakta çocukların en şeytanı olduğum anlatılsa, herhangi
birinden daha çok sövdüğüm söylense, inanmazdı. Hele yaramazlıkta benzerim
bulunmadığını kanıtlasalar, buna hiç kulak asmazdı. Okulda bir melektim.(…) Beni o kadar çok seviyordu ki onu hayal
kırıklığına uğratmamak için uslu duruyordum herhalde” (Vasconcelos, 2013:
107).
Öğretmen öğrenciyi, öğrenci öğretmeni sever sayarsa, disiplin sorunları
gözle görülür biçimde azalır (Gordon, 2000: 212).
Sevilen, bu da yetmez, sevildiğine inanan çocuk özgüvenli olur.
Çevresindekilere inanır, güvenir, duygularını da özgürce dile getirir (Jersild,
1979: 221). Ama en temel ruhsal besin olan sevgiden yoksunsa, çocuğun geriye
yitireceği pek bir şey kalmıyor demektir (Salk, 1982: 80). Vuracağı iki tokat
değil mi, deyiverir.
Otorite ve Özgürlük
Özgürlük başıboşluk, başıbozukluk
değildir, sorumluluk ister. Zygmunt Bauman’ın deyişiyle, özgürlük, kısıtlamanın
hiçbir biçimde geçerli olmadığı alanda yeşermez. Kimi kısıtlamalar, başka bir
deyişle, toplumsal yararı gözeten kurallar ortak çıkarın önüne kişisel çıkarın
geçirilmesini engellemek için var. Bazı kısıtlamalar olmayınca çocukta özgürlük
kavramı gelişmez (Salk, 1982: 88) Disiplin belli sınırlar içinde özgürlük
tanır. Çocuk bu sınırlar içinde özgürlüğü kullanmayı öğrenir, özgürlüğünün bir
bölümünden vazgeçmeden özgürlüğün meyvelerini tadamaz, değerini bilemez
(Jersild, 1979: 152).
Disiplinin iki boyutu var: otorite ve
özgürlük.
Peki, disiplin uygularken otorite mi seçilmeli, özgürlük mü? Böyle bir seçim
söz konusu değil. Sorun, otoriteyle özgürlükten birinin seçilmesi değil, hangi
otoriteyle, hangi özgürlüğün seçileceğidir (Avanzini, 1965 Akt. Onur, 1979:
30).
Otoriteyle özgürlükten biri dışlanır, göz ardı edilirse disiplin gerçek
niteliğini yitirir. Otoriteye ağırlık
verilir de özgürlük dışlanırsa otoriter olunur. Özgürlüğe ağırlık verilip de
otorite dışlanırsa bu kez de otorite boşluğu yaratılmış olur. Onun için
disiplinin içinde otoriteyle özgürlüğün
dengelenmesi gerekir. Otoriteyle özgürlük birbirine karşıt, uzlaşmaz
kavramlar değil çünkü. Bunlar birbirini tamamlar, bütünler, besler.
Çocuğun sağlıklı gelişmesi için otoriteye de gereksinmesi var, özgürlüğe
de… Otoriteye gereksinmesi var, kılavuzluğa, yol göstericiliğe gereksinmesi var
çünkü. Öğretmen de ana-babadan sonra doğal bir otoritedir. Çocuğun özgürlüğe de
gereksinmesi var, bağımsızlığa gereksinmesi var çünkü. Gitgide bağımsızlaşması,
kendine ilişkin kararları kendisinin alması, kendi kendini yönetmesi gerekir.
Demek ki öğretmen otoriter olmamalı, otorite boşluğu da yaratmamalı,
otoriteyle özgürlüğü dengeleyip otorite
sahibi olmalıdır. Bu, ‘olumlu
otoritedir. Çocuğun, gencin gereksinme duyduğu, kabullendiği otorite budur.
Kabullenmediği ise dayatmacı, baskıcı, itaate zorlayan otoritedir, bu da
otoriterliktir.
Öğrenciler dost öğretmeni kabullenirler, sever sayar, benimserler. Dost
öğretmen öğrencilerin öğretmenidir çünkü. Öğrencilerinin yanındadır, karşısında
değil. Onlarla yakından ilgilenir.
Öğrenciler resmi öğretmeni kabullenmezler, bu öğretmen dersin
öğretmenidir çünkü. Öğrencilere uzaktır, onlarla ilgilenmez. Yüzü öğrencilere
değil tahtaya dönüktür, dersini verir, çeker gider.
Otorite sahibi öğretmen otoritesini kullanırken öğrenciyi hiçe
saymaz. Kendine güveni, çocuğa saygısı vardır. Akıllıdır, ölçülüdür. Hakça
davranır, etkilidir, genellikle sessizdir. Diyalog kurar, tartışır. Carl
Rogers’ ın (1975) deyişiyle, empati becerisi yüksek olan öğretmen öğrencilerce
benimsenir, sevilir. Bu öğretmen işbirliğine açıktır, kişilerarası ilişkileri
kolaylaştırır (Uluğ,2014: 12).
Otoriter öğretmense seyrek
olarak etkilidir, keyfi davranır, genellikle gürültücüdür. Gevezelikten
hoşlanmaz, kestirip atar, gücünü, tekliğini tartışanı saf dışı eder (Berge,
1964 Akt. Onur, 1979:28). Aslında kaba gücünden başka gücü yoktur. Otoriterlik, otoritenin yozlaşmış durumudur
(Avanzini, 1965 Akt. Onur, 1979: 28).
Öğretmenin otoritesi olacak, bunda kuşku yok. Peki, öğretmenin
otoritesinin kaynağı ne? Bu kaynak öğretmenin meslek bilgisidir, kültürüdür,
kişiliğidir. Dahası saygı, sevgi, anlayış temelli tutumudur. Öğretmenin
otoritesi dışardan, resmiyetten kaynaklanmamalı. Ben öğretmenim, saygı
beklerim, diyen öğretmen istediği saygıyı çok bekler. Godot’yu bekler gibi
bekler, ama Godot’nun gelmediği gibi saygı da gelmez. Öğretmen saygı beklemez,
bilgisiyle, kültürüyle, tutumuyla saygıyı kendiliğinden yaratır, otoritesini de
böylece kendiliğinden kurar (Nas, 2015: 107).
Talip apaydın, öğretmeni M. Rauf İnan’ı anlatıyor: “En ufak kötü bir söz
çıkmazdı ağzından, ama görülmemiş bir saygı toplardı. Şaşılacak şey, onun
kurduğu disiplini başka hiçbir okulda ve öğretmende görmedim. Bunu kendiliğinden yaratırdı. İyi yetişmiş,
ciddi ve tutarlı kişiliği bizde derin bir saygı uyandırırdı. Bilgiliydi, etkili
konuşurdu ve özellikle çalışkandı” (Sarıhan, 2002: 160).
Otorite Çeşitleri (Gordon,
2000: 12-16)
Uzmanlık Otoritesi
Bu emekle, alınteriyle kazanılan bir otorite, doğal, kendiliğinden
oluşan… Alanında otorite denir ya, bu işte. Atanmış bir otorite değil, engin
bir kültürle bezenmiş, sağlam bir kişilikle donanmış, öğrencilerin benimseyip
kucak açıverdiği bir otorite bu. Bu otoritenin kaynağı bilgiden de öte başka
şeylerdir. O başka şeyler, etkili ve yapıcı iletişimdir, empatidir, empatik
dinlemedir; saygı, sevgi, anlayış temeline dayalı sağlıklı insan ilişkileridir,
yapıcı çatışma çözme becerisidir. Bu otorite, öğretmen-öğrenci ilişkilerinde
sorun yaratmaz, öğrencinin büyümesiyle azalmaz, üstelik artabilir. Çünkü
‘sorunsuz alan’ yaratılmış, sorunsuz ilişkiler kurulmuştur (Gordon, 2001: 165).
Kaba güç kullanmak aklının ucundan bile geçmez. Seneca’nın sözünü bilir: En güçlü kişi, gücüne egemen olandır.
İş Otoritesi
Bu, yapılan işten kaynaklanan bir otoritedir. Doktor, üstünüzü çıkarın,
deyince çıkarırsınız. Hostes, kemerlerinizi bağlayın, deyince bağlarsınız. Bu
buyruklara uymamak, karşı koymak kimsenin aklının ucundan geçmez. İşini yapan
kişinin otoritesi kabul edilir. Öğretmen de örneğin 50. sayfayı açın, deyince
tüm öğrenciler açar.
Anlaşma Otoritesi
Derste bir öğrenci sunum yapacaksa öğretmen otoritesini ona devreder,
kendisi de ondan izin alarak konuşur.
Güç Otoritesi
Bu otoriterliktir işte, kaynağı da güçtür. Bu öğretmen, öğrenciyi
denetlemek, yönetmek, yönlendirmek için iki gücünü, ödülü ve cezayı kullanır.
Ama bu iki gücü öğrenci kendine tümüyle bağımlı oldukça kullanabilir.
Öğrenciler büyüdükçe, dolayısıyla bağımlılıkları azıldıkça, cezadan korkmamaya,
ödüllerini de kendileri elde etmeye başladıklarında öğretmenin bu güçleri önemsizleşir,
etkisini yitirir.
Dört otoriteden tek kötü olanı budur, güç otoritesidir. Güç, çok geçmez,
karşı güç yaratır. Denmiş ya, ferman padişahınsa dağlar bizimdir. Hodri meydan,
el mi yaman bey mi yaman, denebilir bir gün. Öğrenciler bu güçle baş etme
yollarını bulur, kullanırlar. Sonra da öğretmen, kendisinin koyduğu kurallara
uymaları için sık sık uyarmak zorunda kalır, dersin de tadı kaçar.
KAYNAKÇA
Campbell, Ross (1991) Çocuk sevgiyle Büyür (Çev. Şen Süer Kaya) İstanbul: Altın
KitaplarYay.
Chapman, Gary- Campbell, Ross (1006) Çocuklar İçin Beş Sevgi Dili (Çev.
Pelin Ozaner)
6. baskı İstanbul: SistemYay.
Gordon, Thomas (2000) Çocukta Dış Disiplin mi? İç Disiplin mi? Çev. Emel Aksay)
2. baskı İstanbul: Sistem Yay.
_____________ (2001) Etkili
Öğretmenlik Eğitimi (Çev. Emel Aksay) 10. baskı
İstanbul: Sistem Yay.
Jersild, Arthur T. (1979) Çocuk Psikolojisi (Çev. Gülseren Günçe)
3. baskı
Ankara: AÜEF Yay. 79
Nas, Recep (2015) Sağlıklı Öğretmen-Öğrenci İlişkileri Bursa: Ezgi Kitabevi
Onur, Bekir (1979) “Disiplin Kavramı”
Ankara: Eğitim ve Bilim dergisi
Cilt: 3
Sayı: 17 TED Yay. (25-33)
Öncül, Remzi (2000) Eğitim ve Eğitim Bilimleri Sözlüğü İstanbul: MEB Yay.
Salk, Lee(1982)Çocuğun Duygusal Sorunları(Çev. Erzen Onur)2. Baskı İst. Remzi
Kitabevi
Sarıhan, Zeki (Haz. 2002) Unutulmayan Öğretmenler Ankara: Kültür
Bakanlığı Yay.
Süreya, Cemal (2013) Matematik İyi, Kuşlar Pekiyi 24. baskı İstanbul: YKY
Tuncer, Oya (1980) “Çocuk, Aile ve
Çevresi” Çocuk ve Eğitim Ankara: TED
Yay.
Uluğ, Mücella (2014) “Empati Nedir? Tanımı
ve Benzer Kavramlardan Farkı” Empati:
Kuramdan Uygulamaya ed. Aysın Turpoğlu
Çelik İKÜ Yay.202
Vasconcelos, Jose Mauro de (2013) Şeker Portakalı 111. baskı (Çev. Aydın
Emeç)
İstanbul: Can Yay.
yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder