ZEKÂMIZ,
ZEKÂYI ANLAMAYA YETİYOR MU? (*)
Recep Nas
recepnas@uludag.edu.tr
Prof. Dr. Aziz Sancar, kimya dalında Nobel ödüllü bilim insanımız. Bu
ödülüyle bizi kıvandırdı, övünç kaynağımız oldu. Karanlığa boğulmuşken, güzel şeyler de
olabiliyormuş dedik, bilimin varlığını anımsadık. “En çok memleketim için sevindim, Çünkü
Türkiye için bilim gerekli, bu güç durumdan çıkması, kalkınması için… “ dedi,
anlayana tabii. Bir de “ Zekâ (IQ) testi neyi ölçüyor bilmiyorum. Ben orta
zekâlı bir insanım. Ben çok çalışarak başarılı oldum. Zekâ öznel bir şey bana
göre” dedi (Cumhuriyet, 23.05.2016). Dedi ve 1900’lerin başlarından bu yana
süregelen “Zekâ nedir ne değildir, tartışmasını yeniden alevlendirdi
Aziz Sancar, kestirmeden, ben zeki değilim, çalışkanım, diyor. Aslında
bunu Albert Einstein da çok önceleri söylemişti: “ Benim olağanüstü
özelliklerim yok. Başarılı olduysam, bunun temelinde, çaba, merak, özveri,
tutku, sabır var, tabii bir de bir dolu özeleştiri”
‘Evrim Kuramı’nın kurucusu Charles Darwin’i de dinleyelim. Kuzeni
Francis Galton’a yazdığı mektupta, “Ben hep –aptallar dışında- insanların zekâlarının
pek farklı olmadığını, aralarındaki farkın gösterdikleri çaba ve sıkı çalışma
olduğunu savundum” diyor (Willingham, 2011: 154)
İnsanların hep ilgisini çeken konuya bu, Edison’a da sormuşlar:
Başarılarımı %5 zekâma, %95 çalışmama borçluyum, demiş.
Bu bilim insanlarının, buluş insanlarının sözlerinden, zekâyı iteleyip
çalışmayı, çabayı öne çıkarmalarından sonra zekâ üzerinde durmanın pek anlamı
kalmıyor ya, yine de biz iz sürelim. Zekânın tanımı pek çok, zekâ üzerinde
çalışanların sayısı kadar zekâ tanımı var. Sofi’nin Dünyası’nın yazarı Jostein
Gaarder (1994: 378), “Beynimiz, onu anlayacağımız
kadar basit olsaydı, onu anlayamayacağımız kadar aptal olurduk” diyor ya,
demek ki beynimizin nasıl çalıştığını, zekânın ne olduğunu daha anlayabilmiş
değiliz. Zaten “Çok kesin olarak bildiğimiz bir şey varsa, o da zekânın ne
olduğunu bilmediğimizdir” (Vassaf: 1977: 9).
Zekânın tanımlarından biri de şu: Zekâ, zekâ testlerinin ölçtüğü şeydir
(Vassaf, 1977: 14). İyi de, zekâ testleri neyi ölçüyor? Soruyu tersyüz edelim, zekâ testleri neyi
ölçemiyor? Bir kez, soyut bir zekâ enerjisini, işletilmemiş (ham) zihinsel gücü
ölçemiyor (Vassaf, 1977: 11 Şemin, 1975: 59). Zekâ testi, çocuğun çabasını,
sabrını, dürtülerini, isteklerini, özgüvenini, benlik bilincini ölçmez. Oysa
bunlar okul başarısını büyük ölçüde etkiler. Dahası, zekâ testi, bize öbür
zekâlara ilişkin bilgi vermiyor, diyor ‘Çoklu Zekâ Kuramı’nın yaratıcısı Howard
Gardner. Örneğin yaratıcılığa, çevreye duyarlılığa, bireyin ahlaklı olup
olmadığına bakmıyor.(1)
Belli bir toplumun kültür birikimine göre hazırlanmış zekâ testi, başka
bir toplumda, dahası aynı toplumun başka bir SED’inde (sosyo-ekonomik düzey) güvenilir
sonuçlar vermiyor, yanıltıcı olabiliyor (Spatar, 1995: 9). Batı Afrika’da uygulanan
Kpelle Testi, Batı ölçülerine göre hazırlanmış IQ (zekâ katsayısı) testlerinin
değişik kültürlerde yetersiz kaldığını göstermiştir.(2)
ANKA’nın haberi bu: 1990’ların başında
Almanya’da uygulanan zekâ testi sonuçlarına göre Türk çocuklarının önemli bir
bölümünün ‘geri zekâlı’ olarak fişlendiği ileri sürüldü. Dönemin Eğitim Ataşesi
Mustafa Özkan, Almanya’da özel eğitim okullarında (onderschule) yabancı
çocukların konuşmasız test edildiğini, bu testlerde kullanılan oyunlara,
oyuncaklara yabancı oldukları için de başarı oranlarının düşük olduğunu belirtmiştir.
Bu kez bir Alman profesör (CNNTÜRK, 27 Mart 2006), Türklerin zekâ katsayısı 90
demiş.
Fıkra mı, gerçeklik payı var mı, bilmiyorum. Köylü çocuğuna vesikalık
bir erkek fotoğrafı gösterilip soruluyor,
“Bu adamın nesi eksik?”
Çocuk “Kravatı eksik” derse puan alacak.
Çocuk yanıtlıyor,
“Bıyığı eksik”
Geçen mayıs ayında Başbakan
adayları boşuna mı bıyık bıraktı? Hani Atatürk’ün bir çobanla konuşması vardır.
“ Sen Atatürk’ü bilir misin?
“Kim bilmez ki!”
“Görsen tanır mısın?”
“Yok!”
“Bana iyi bak, ben ona benzerim”
“Hadi ordan, senin bıyığın bile yok.”
Değişik zekâ tanımları, hangi açıdan bakıldığıyla ilgili. Öyle ki, zekâ,
zamandan zamana, toplumdan topluma değişik anlamlara bürünebiliyor. Bir balıkçı
köyünde en zeki insan, en çok balık tutandır. Bizde eskiden öğretmenlik ‘kafalı
insan’ işi sayılırdı. Kafası çalışıyor bu çocuğun, okuyacak, öğretmen olacak
denirdi, şimdiyse bari öğretmen olsun deniyor. Ama ille de ‘matematik kafası’
olacak. Toplumsal bilimlere ilgi duyuyorsa, sanata yatkınsa, olmaz, bunlar
‘dandik’ işler…
Birçok işimi yapan bir marangozla söyleşirken,
“Ben öğretmen okulu sınavını kazanamadım, ben de kafa yok ki…” dedi.
Oysa ben bir çiviyi bile doğru dürüst çakamazken, o ölçüp biçiyor, ona
göre tahtaları birbirine tutturuyor, öylesine güzel iş çıkarıyor, bir de bana
karmakarışık gelen hesapları bir çırpıda yapıveriyor.
Isaac Asimov’un (1920-1992) da
oto onarımcısı varmış, hoşsohbet bir adam… Asimov’un arabası bir gün gene
tekleyince bu onarımcıya götürmüş. Onarımcı bir yandan arabayla uğraşırken bir
yandan da laflıyor,
“Doktor, sana bir soru… Bir sağır-dilsiz nalbura gitmiş, işaret
parmağıyla orta parmağını masanın üzerine dikine koyup çekiçle vuruyormuş gibi
yapmış. Nalbur gidip çekiç getirmiş. Sağır-dilsiz başını sallayıp iki parmağını
bir daha göstermiş. Nalbur bu kez anlamış, gidip çivileri getirmiş. Peki,
doktor, kör bir alıcı nalburdan makası nasıl ister?
Asimov, iki parmağıyla bir şeyi keser gibi yapmış. Bu yanıtı gören
onarımcı gülmekten yerlere yatmış,
“ Doktor, adam sadece kör, konuşuyor.”
Verdiği yanıta Asimov’un kendisi de şaşırmış.
“Şaşırma doktor, senin bu soruyu bilemeyeceğini ben biliyordum”
“Nasıl bildin?”
“Fazla eğitimlisin, doktor.”
Askerdeyken zekâ testinden 160 puan alan Asimov düşünmüş, o testi bu
onarımcı,
bir çiftçi ya da bir marangoz hazırlasaydı,
halim nice olurdu?
Aslında ne kadar insan varsa o kadar zekâ, o kadar yetenek var. Biri bir
alanda yeteneklidir, öbürü de başka alanda, diyor Gündüz Vassaf (Cumhuriyet,
27.06. 1983).
Bilişsel işlevleri, yalnızca bazı soruları yanıtlama yetisine indirgeyip
kazananı da dünyanın en akıllı insanı saydıkları için zekâ testlerini zararlı
bulanlar da az değil.(3)
Bitirirken, buyurun, size ‘Süper Zekâ
Soruları’ndan biri:
Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a)
Aşağıdakilerin
hepsi doğrudur.
b)
Tüm
seçenekler yanlıştır.
c)
h
seçeneği doğrudur.
d)
b
seçeneği doğrudur
e)
Aşağıdakilerin
hepsi doğrudur.
f)
Yukardakilerin
hepsi doğrudur.
g)
h
seçeneği yanlıştır.
h)
Yukardakilerin
hepsi yanlıştır. (Doğru yanıt, g imiş)
KAYNAKÇA
Gaarder,
Jostein (1994) Sofi’nin Dünyası
İstanbul: Pan Yay.
Spatar,
M. Halim (1995) “Zekâ Testlerinin Serüveni”
Bilim ve Ütopya dergisi Ekim 1995 Sayı: 16
Şemin,
Refia (1975) Okulda Başarısızlık
İstanbul: İÜ Edebiyat Fak. Yay: 2035
Vassaf,
Gündüz (1977) Zekâ ve Zekâ Testleri
Nedir? Ne Değildir? Ankara: AÜ Mediko-Sosyal Merkezi Yay: 1
Willingham,
Daniel T. (2011) Çocuklar Okulu Neden
Sevmez? (Çev. İnci Katırcı) İst: İthaki Yay.
(1)Howard
Gardner’la Söyleşi Yaşadıkça Eğitim
dergisi 2000 Sayı:65
(2)Scientific
American Çev.Anahid Hazaryan Cumhuriyet Bilim Teknik 16.01.1999
Sayı:617)
(3) Scientific Vie Eylül 1996 Çev.
Anahid Hazaryan Cumhuriyet Bilim Teknik 02.11.1996 Sayı: 502
(*) Bu yazı Çağdaş Eğitim Kooperatifi’nin
Çağdaş Bakış (Eylül 2016 Sayı:20) dergisinde yayımlanmıştır. (32-33)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder