11 Ekim 2022 Salı

BU ÇOCUK YALANCI MI OLACAK?

                                                    BU ÇOCUK YALANCI MI OLACAK? (*)

 

                                                                                                                     Recep Nas     

                                                                                                recepnas@uludag.edu.tr

                                                                 

      İlk kez nalbant gören çocuk eve, annesine koşuyor,

     “Anne! Var ya, bir adam gördüm canlı at yapıyordu” diyor. Bu çocuk yalancı mı?

     Bir anne elinden tuttuğu dört yaşındaki çocuğuyla önümde yürüyordu. Çocuğun öbür elinde, annesinin az önce aldığı simit vardı. Çocuk simitten bir ısırık aldı, sonra da simidi elinden bırakıverdi. Annesinin yüzüne baktı,

     “Anne simidi biti(r)dim” dedi. Bunu demese annesi simidi çoktan unutmuştu. Ama o çocuk, söyler. Peki bu çocuk yalancı mı? (Nas, 2006: 255)

     Çocuk kendi gerçeğini ‘yalan’la anlatır. Bunlar onun istekleri, özlemleri, gerçekmiş gibi inandıklarıdır. Duygularını, düşlerini ’yalan’larına yansıtır. Öylesine düşler, öylesine güzel anlatır ki kendisi de inanır (Tanaltay, 1988: 151). Şairce ‘yalan’ söyler. Ama bu sadece bir düş oyunudur. Jean Cocteau demiş ya, şair hep doğru söyleyen bir yalancıdır. Yarışta hep birinci olduğunu söylüyorsa, bu onun bir düşü… Bu durumda, “Birinci olmak isterdin” gibi bir uyarı yeter, çocuğa söylev çekmenin bir anlamı yok. “Babam bana kocaman bir kamyon aldı” deyince, “Almasını istiyorsun” demek yeter.

     Kabul, çocuk gerçeğe aykırı bir şey söylüyor, ama aslında gerçek isteğini, özlemini    dillendiriyor. Yoksul aile çocuğu zengin olduklarını söyler, böylece gerçeğin acısını düşleriyle gidermek ister (Alendy 1974: 81).

     Bir çocuk arkadaşına “Eve hırsız girdi, bir bağırdım kim o diye, korktu kaçtı.” diyor (Tanaltay, 1988: 151). Düş oyunu oynuyor çocuk aslında. Zaten oyun düş ürünü değil mi? En doğrusu, çocuğun ‘yalan’larını bir oyun olarak kabul etmek (Alendy, 1974:85).

     Neill (1978:139)  “Bu tür yalanlara tepki göstermenin en iyi yolu, yalanın ruhuna girmektir” diyor, bir örnek veriyor: “Billy bana dedesinin bir Rolls Royce’u olduğunu söylediği zaman, ‘Biliyorum, güzel değil mi? Sen o arabayı kullanabiliyor musun?’ diyorum.”

     Çocuk dört yaşına kadar yalan söylemez (Mayer,  2008: 73). Yedi yaşından önce de ‘gerçeğe aykırı sözleri’ne yalan denemez, çocuğun söyledikleri ne çıkar içindir, ne de kasıtlıdır (Berge: 1971: 107).

     Zürih’teki çocuk hastanesinde bir deney yapılıyor, ‘yanlış inanç deneyi’. Max adlı çocuk şekerlemesini bir kutunun içine koyup odadan çıkıyor. Sonra kız kardeşi odaya giriyor, ağabeyinin şekerlemesini alıp kendi kutusuna koyuyor. Bunu izleyen çocuklara soruluyor, Max şekerlemesini almaya geldiğinde hangi kutuya bakacak? Dört yaşın altındaki çocukların hemen hepsi kız kardeşinin kutusuna bakacak diyorlar. Max’ın, kız kardeşinin şekerlemeyi alıp kendi kutusuna koyduğunu bilemeyeceğini düşünemiyorlar, çünkü onlar benmerkezci… Duruma, olaya sadece kendilerinden bakıyorlar, öbür kişinin bakışıyla bakamıyorlar. Şekerlemenin hangi kutuda olduğunu kendisi biliyor ya, Max da biliyordur (Mayer,2008: 73). 

 

     Çocuklar Neden Yalan Söyler?

 

    Yedi yaşından sonra çocuklar neden yalan söyler, ona bir bakalım.

 

     Mutsuz, Özgüvensiz Olduğu İçin

 

     Çocuk mutsuzluğunu dışarıya mutluluk olarak yansıtabilir. Ana-babası geçinemeyen, sürekli kavga eden çocuk, ana-babasının hiç kavga etmediklerini söyleyebilir. Üzüntüden kurtulmak için kendini düşle avutur.

 

     İlgi Çekmek, Sevilmek İçin

 

     Sevilmek insanın ruhsal gereksinmesidir, özgüvenin de önkoşullarından biridir. Olumlu ilgi görmüyorsa olumsuz ilgiye razı olur çocuk, yeter ki ilgi gösterilsin. Sevgiye olan gereksinmesi giderilmeyince, bundan ötürü yaşadığı iç erinçsizliği, kendine güvensizliği çocuğu yalana sürükler (Berge, 1971:103).

 

     Cezadan Kurtulmak İçin

 

     Gerçeği söylediğinde cezalandırılan çocuk kendini korumak, savunmak için yalana başvurur (Ginott, 1980: 41). Yalan korkunun tortusudur, çocukların % 20’si cezalanmamak için yalan söylenebilir, diyor (Mayer, 2008: 76).

     Yalan insanın savunma düzeneğidir. Onun için çocuğun kendini savunmaya zorlayacak, yalana yöneltecek durumlardan kaçınmak gerekir (Yelkenli, 2006: 92). Traven diyor ya, kendinize yalan söylenmesini istemiyorsanız fazla soru sormayın. Yanıtı bilinen sorunun ısrarla sorulması, çocuğun sorguya çekilmesi gerekmez. Çocuğu yalancı yapmanın en kestirme yolu, her zaman doğruyu söylemesi için üstelemektir (Neill, 1978: 137). Soru yağmuruna tutarsanız çocuk sıkıştıkça yalanına yeni yalanlar katar, yalanı başka bir yalanla örtmeye çalışır. Denir ya, bir yalanı doğrulamak için yirmi yalan daha gerekir.

     Çocuk özgür bir ortamda büyüyorsa yalan söylemez. Korku kültürünün egemen olduğu evde yalan da vardır. Çocuk yalan söylüyorsa ya ana-babadan korkuyordur ya da ana-babanın yaptığını yapıyordur (Neill, 1978:135-139). 

    

     Kardeşini Kıskandığı İçin

 

     Çocuğun duygularına yasak, sınır konulmaz. İçine atmasın, varsın söylesin, dışa vursun duygularını. Biriken duygular şiddet olarak dışa yansır. Kıskançlık doğal bir duygudur. Çocuk kardeşini kıskanıyor da bunu dillendiremiyorsa gün gelir kucağına aldığı kardeşini bırakıverir, “Ama anne, düştü” der.

     Çocuğunun yalan söylemesini istemeyen ana-baba gerçekleri dinlemeyi göze almalıdır.

     Bir anneyle kızının diyaloğu:

     “Yavrum, dürüst ol!”

     “İşte dürüstçe söylüyorum anne, canım ders çalışmak istemiyor.”

     “Ama yavrum…”

  

     Ana-baba Kötü Örnek Olduğu İçin

 

     Yetişkinler hiçbir şey söylemese de çocuğa çok şey öğretir. Çocuk, ana-babanın aynasıdır, yansıtır onların davranışlarını, tutumlarını… Elbette, armut dibine düşer. Çocuğun gözünden, kulağından hiçbir şey kaçmaz. Görmediğini, işitmediğini sanırsınız ama, görür, işitir o.

     Psikiyatrist Bengi Semerci (2005: 44) anlatıyor: Ana-baba çocukları yalan söylüyor diye kaygılılar. Psikiyatristten yardım istiyorlar. Ama çocuklarıyla ilgili söylediklerini kendilerinden duymuş olmasın, çünkü çocuklarına, başkasına söylemeyeceğiz diye söz vermişler, yani yalan söylemişler. Psikiyatristin de çocuğa yalan söylemesini istiyorlar. Yalancı ana-babanın yalancı çocuğunu yalan söylemekten caydırmak için psikiyatrist de yalan söyleyecek, böylece çocuk dürüst olmayı öğrenecek.

    Kapı çalındığında, “Ev sahibiyse ‘Babam evde yok’ de” diyen baba çocuğuna ne öğrettiğini sanıyor.

 

     Dayanışmak, Arkadaşını Kayırmak İçin

 

     Özgecilik yalanlarıdır bunlar, başkasına iyilik yapmak için söylenir. Arkadaşına arka çıkar, onu korur, savunur. Ergenlik döneminde daha yaygındır.

 

     Çocuk Yalandan Nasıl Korunur?

 

     Çocuğa yardım edin, anlamaya çalışın onu. Empati kurun, empatik dinleyin. Yalan söyleyen çocuk gerçeklerden hoşlanmıyor, gerçeklerle yüzleşmekten korkuyor belki. Ana-baba çocuğun nasıl bir aşağılık duygusu, nasıl bir iç ezikliği içinde yalana başvurduğunu anlamaya çalışmalı, yalanının nedenlerini ortaya çıkarıp yok ederek çocukta iç erinç oluşturmalı. İç erince kavuşan, kendisiyle barışan çocuk yalandan uzaklaşır. İnanın, değer verin, çocuğa doğru sözlü olmanın içsel tadını tattırın (Alendy, 1974).

     Bunları yapmak hiç de kolay değil, biliyorum. Yalan dolu toplumda yalansız çocuk yetiştirmek zor. Ana-baba özeleştiri yapmalı, nerde, nasıl yanlışlık yaptıklarını düşünmeli; çocuğa doğru davranış, tutum örnekleri sunamadıklarını düşünüyorlarsa, kendi davranışlarını, tutumlarını gözden geçirmelidirler. Yineleyelim, ceza çocuğu yalancılıktan kurtarmaz, tersine çocuk cezadan kaçmak, kurtulmak için yalan söyler (Berge, 1971: 107). 

     ‘Geliştiren ana-baba’ mısınız, ‘kalıplayan ana-baba’ mısınız? Geliştiren ana-baba ailede güven ortamının gelişmesini sağlar. Demokratik olan bu aile ortamında çocuk duygularını, düşüncelerini çekinmeden, sakınmadan söyler, söylediği gibi de davranır. Kalıplayan ana-babanın çocuğuysa belli kalıplara uyarsa değer kazanır, bu kalıpların dışına çıkarsa kendine hiç değer verilmeyeceğini bilir. Olduğu gibi kabul edilmeyeceği, cezalandırılacağı için yalan söylemek zorunda kalır (Cüceloğlu, 1993: 4-5).

     En iyi öğretme yolu iyi örnek olmaktır. Verilen sözler tutulmalı, tutulamayacaksa verilmemeli. Doğruluk, gerçeklik, açıklık, içtenlik, doğallık, bunlar solunmalı evde. Gizliliğin, baskının, korkunun olduğu yerde yalan da vardır.

    Gene de yalan söylüyorsa yüzüne vurmayın. Yalan soğuk bir susuşla karşılanmalı. Susuş, katlanılması en zor yanıttır diyor Gilbert Keith Chersterton. Öğüt iletişim engelidir, vermeyin, işe yaramaz.

     Aziz Nesin’in babası çarşıya çıkınca çok pazarlık edermiş, alacağı malın değerini bilmeden satıcı ne derse ille de çekişe çekişe yarı fiyatına almak istermiş. Aziz Nesin küçükken bir gün babasıyla Mahmutpaşa’ya makara almaya gidiyorlar. Babası, Aziz Nesin’in elinden tutmuş, gene pazarlık yapa yapa dolaşıyor. 60 paradan daha aza veren yok. Son satıcıyla sıkı bir pazarlığa girişmiş, ama o da 60’tan aşağı inmiyor.

     Babası,

     “Aşağıdaki makaracılar 50 paraya bıraktılar da almadım, hadi senden alayım.”

     Aziz Nesin, babasının gerçekten yanıldığını sanmış,

     “Baba, öbür makaracılar da 60 para diyorlardı”  demiş.

     Bunu der demez de – dövmek ne – azarını bile işitmediği babasından tokadı yemiş (Nesin, 2000: 26-27). 

     Aslında çocuklar gerçekçidir. Çocuktan al haberi diye boşuna dememişler. Yalnızca bir insan “kral çıplak” demiştir, o bir çocuktur.

 

                                           KAYNAKÇA

 

Alendy, René (1974) Problem Çocuklar İstanbul: a Yay.

Berge, André (1971) Çocuktaki Kötü Huylar ve Düzeltilmesi İstanbul: Remzi     Kitabevi

Cüceloğlu, Doğan (1993) “Geliştiren Ana-Baba ve Ailenin Temel Gereksinmeleri” İstanbul: Yaşadıkça Eğitim dergisi Sayı: 27

Ginott, Haim (1980) Siz ve Çocuğunuz Çev. N. İskit-N. Günay İstanbul: Redhouse Yay.

Mayer,  Claudia (2008) Yalana Övgü Çev. Nihal Ünver Ankara: Phoenix Yay.

Nas, Recep (2006) Çocuk İnsandır Bursa: Ezgi Kitabevi

Neill, A. S. (1978) Bir Eğitim Mucizesi: Summerhill Çev. Güler Dikmen İstanbul: Hürriyet Yay.

Nesin, Aziz (2000) Ben de Çocuktum 11. baskı İstanbul: Adam Yay.

Semerci, Z. Bengi (2005) Duyguların Şifresi İstanbul: Alfa Yay.

Tanaltay, Suna (1988) Çocuklar Ağlamasın İstanbul: Tekin Yay.

Yelkenli, Aylin (Haz./2006) Yalan Söylememek Mümkün (mü)! İstanbul: Yakamoz Yay.

 

--------------------------------------------------------------

 

(*) Bu yazı ÇAĞDAŞ EĞİTİM KOOPERATİFİ'nin e dergisi olan ÇAĞDAŞ BAKIŞ'ta (Eylül 2022 Sayı: 44) yayımlanmıştır. (36-39)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder